Ağaçlar

Yarım düzine ağacın etrafında, parlak kızıl sarı alevlerin ışığında, dar bir yarım daire oluşturacak şekilde toplanmıştık. Yağmur'la göz göze gelince yüzüm kızardı. Daha evvelden Rüzgâr’ı dinlerken eski günleri düşünmüştüm, sırf tüketen ve tükettikçe doğanın yıkımına katılan ve bunu bulaşıcı bir hastalık gibi birbirimize bulaştıran yığınlardık. Yüz ifadem acınası olmalı, zira Yağmur bana boş ver dercesine gülümsedi.

Ilgın ile birlikte evlere kıstırılmış, içeriye hapsolmuş, dört duvar arasındaki tutsaklığımızdan kurtulup, özgürlüğümüzü yeğlediğimiz zamandan beri çok mutluyduk. Buranın sıcak sessizliği tıpkı bir düş gibiydi. Ne arabaların klakson sesleri ne de insanların yarattığı karmaşa ve gürültü burada yoktu.

Pencerelerin bile hafifletemediği boğucu duygunun yerini, henüz filizlenmiş taze düşünceler ağaç gövdesinden yayılarak betonu sarıyor, pencerelerin yerini alıyordu. Cehennemi cennete çeviriyordu. Beton duvarların arasında gömülmek yerine yeryüzünde ormanın içinde yeşerebiliyorduk.

''Beton ölümdür, yaşamdan nefret edenlerin barınağıdır. Hiçbir şeyi yeşertmediği gibi yaşamın yeşertici kuvvetini de soldurur.'' yazısını internette görüpte topluluğu aramaya karar verdiğimizde uzun bir yol katetmemiz gerektiğini bilmiyorduk.

Ağaç gövdelerinin arasında uzun süre yürüdük. Ağaçlar uzayıp kalınlaşarak soluk yıldız ışıklarını da kesti. Kaç gece daha gelip geçti ve hiçbir şey olmadı. Derken bir gece Ilgın yüzü ay ışığı ile aydınlanmışcasına gümüş rengi olmuştu. Masmavi gökyüzünde bulutların arasındaki büyük bir benek, ormanın tedirgin edici, derin ve koyu karanlığını önce aydınlatmış, sonra bir noktaya dönüşerek ancak hayal edilebilir bir şey olmuştu. Bir anda ağaçlıkta yoğun bir hareketlilik oldu. Ağaçlar da delirmiş miydi? Rüzgar’ın ağaçların arasından yanımıza gelmesi birkaç saniye sürmüştü.

İnsanlar birer ikişer gelmeye devam ediyordu topluluğumuza, bedenlerini betona hapsedip hayatı kaçırmamak için.

Ağaçların dibinde, ateşin önünde, yerde oturmuş;

- Geçmiş derinliktir orman gibi. Geçmişi olmayanın geleceği de olmaz. Çünkü gelecek geçmişten gelebilir ancak ama bizler şimdinin içinde tutsak kalıyoruz.

diyen Rüzgar'ı dinlerken gökyüzüne doğru yolalabilseydik geçmişi açığa çıkarabilir, şimdinin tutsaklığından kurtulup geleceğe varabilirdik diye düşündüm.

Beklenen an gelip çatmıştı.

 


İlginizi Çekebilir

Bir Sapiens Hatırası

Tuğba BEYCA

Yolculuk

Banu YILMAZ