Bugün Olmaz
Bazen geri dönüş yoktur. Bir fırtınanın ardından sessizliğe koyuverir insan kendini. Ses ile mücadelesinin bittiğine alamettir bu. “Bitti” demekten ziyade, diyebilecek noktaya gelmektir mesele. Beni bugün bu noktaya getiren de bu. “Bitti” diyebildiğim an bu. “Ansız”laşma mücadelemi yerine getiremeyip “bitiş” çizgisine ulaştığım nokta. Fakat bitiş çizgim siyah ve beyaz boyalardan ziyade demir trabzanlar… Nokta koymak için bunu uygun gördüm kendime.
Yavaş yavaş bir yaklaşma emaresi bedenimde. Karanlık, uçurum hissi, korkular, sığınılacak bir yer yok…! Ama söylemek çok zor. Saat çok geç… 12’yi çoktan geçmiş olmalı. Kontrol etmek adına saate bakıyorum. Tarih Eylül’ü gösteriyor. 1 Eylül. Ruhuma geçmişin izi dokundu bir anda. Eylül’e dolandı ruhum. Okula Eylül ayında başladım ben. İlk işimi Eylül’de buldum. Her eylül ayında laleler ile sümbülleri aynı tarha ekerdik babamla. Toprağın verdiği bütünlük hissi nasıl da sarardı tüm bedenimi. Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. Her eylüldeki gibi yıldızlar daha parlaktı. Ah, Eylül… Canım kızım… Ömrümün en zor anında gelip her şeye sıfırdan başlatmıştın bana.
Yeni adımların zamanıydı Eylül. Her Eylül bir başlangıçtı. Ruhuma kattığım ışıkların meyvelerini verdiği mevsimde ben yeni bir başlangıç değil de bitiş peşine düşmüşüm.
Yavaş yavaş uzaklaştım trabzandan. Ruhuma dokunan geçmişin izlerinin elinden sıkı sıkı tuttum. “Bugün olmaz” dedim kendi kendime… “Bugün olmaz!”