Büyük bir ön yargı itirafıydı belki, hem de ön yargının ne olduğunu bilmediğim bir yaş vaktinde. Sanırım onu veren elin buruşukluğuna benzettiğimdendir, tiksinmiştim. Çocukken en çok kendimiz gibi olanı severdik. O yüzden sevecektim dışını yargılasam da yaşlılığın içini. Buruşuk bir dış yapı içini hiç merak ettirmezdi. Hiç öpmezdim mesela neneleri, dedeleri. Sonra o el uzatıverdi; "Sana kırdım ye bakayım." dedi. Yok desem de nafile, üzülsün istemezdim. Tiksinerek ağzıma attığımın içi o kadar da kötü değildi, hatta belki güzel bile gelmişti. Ben hiç dinlememiştim bir yaşlının çocuklara anlattığı hikâyeleri. O gün anlatıverdi bir tanesini. Çok eğlendirmişti beni. "Dışımızda değil, içimizde kerevetimiz çocuk!" dedi, aynı o elindeki gibi. Ben ilk kez o gün öptüm buruşmuş bir eli.