En Nihayetinde
Dışarıda karanlık, kasvetli bir hava varken düşen kar taneleri içimi ısıtıyor.
Mutlu olmaya bu kadar yaklaşmışken, seni doğururken çektiğim tüm acıları unutup kucağıma aldığımda, yüzünü gördüğümde, benden, bizden daha mutlu hiç kimse olamaz diye düşünürken sen morarmaya başladın.
O kısacık anda yaşanan büyük mutluluk, tüm bir yaşama yeter dercesine hayatımızdan çıkıp gittin.
İçim boşalmış gibi, dokuz aydır taşıdığım sen yoksun, duygularım yok, varoluşumun hiçbir anlamı yok. Baban ise hiçbir şey olmamış gibi davranarak beni avutacağını düşünüyor. “Ah bu erkekler, her şey onlar için ne kadar da tek düze…” Beni anlamasını ne kadar çok isterdim. Gerçekten de ister miydim? Hiç sanmıyorum. Seni nasıl tek başıma ben taşıdıysam bu acıyı da ömür boyu ben çekmeliydim.
En nihayetinde bir tek kendine tutunabiliyor, bir tek kendine sığınarak ayağa kalkabiliyor insan, sadece kendi içini ısıtan hatta yakan bazı sırları ile birlikte…