Kırma Noktası

Günaydın. Uyandı adam. Öfke puanı, on üzerinden üç. Şu sıralar heyheyleri üstünde, gergin. Kitabı yayınlanmıştı. Reklam yoluyla on binlerce kişiye ulaşmıştı ama sadece üç kişi satın almıştı. Aslında gayet güzel kitaptı. Okuyanlar bayılmıştı. Olmadı işte.

Neyse… Çıktı yatağından, biraz uykulu. Uykulu olmak sinirlerine iyi gelmedi. Oldu mu sana öfke puanı on üzerinden dört…

Kahvaltı yaptı, az biraz ayıldı. İlaçlarını içti, giyindi. Çantasına bir kitap koydu. Siyasi bir kitap, isim vermeyeceğim. Gitti işyerine. Zaten gergin. Bir de hava soğuk, aç sokak köpekleri… Puan güncellemesi, on üzerinden beş.

Büroya girdi. Genelde işleri yoğun olmaz. Mesaisinin çoğunu okuyarak geçirir. Çıkardı kitabını. Yan masadaki deli kitabı gördü. Boş siyasi polemikleri çok sever. Başladı konuşmaya. Kendin kaşındın mübarek.

"Çok saçma bir kitap." Puan altı.

"Sizin kitleye hitap ediyor işte." Yedi.

"Siz cahilsiniz." Sekiz.

Artık gına gelmişti bu geri zekâlıdan. Puan dokuz oldu.

Artık ipin ucu kaçtı. Buradan sonra sakinleşemezdi. Öfke puanı, on üzerinden on!

Kırma noktası! Ve on birinci kez cep telefonunu kırdı. Farklı olarak bu kez bir insanı hedef almıştı. Yani telefonu bu kez duvara değil adama fırlattı. Geçmiş olsun, telefona.  Müdür geldi odaya, bir ton tantana…

Sonra?

Beş gün rapor, beş de iğne… 

Kitap satmıyorsa senaryo yaz. Ya satılmazsa senaryo? Peki ya kitap satılmazsa? Bence senaryo daha az stresli. 

Bilişsel davranışçı terapi… Bundan sonra öfke puanın altı olunca ortamı terk et, derin nefes al, mümkünse işyerinden izin al. İnşallah bir daha yaşanmaz bu tür tatsızlıklar.

 


İlginizi Çekebilir

Güzide Yarim

Gülsün ERBUDAK

AŞKA AFORİZMA

Armağan CENGİZ

Tütsü

Selvi GÜLBAHAR