Seni Çok Özledim

Kapı gürültülü bir biçimde çalmaya başladığında başına gelecekleri anlamıştı. Yine azar işitecek, hakarete uğrayacak ve dayak yiyecekti. Her seferinde olduğu gibi bir suçu yokken. Kapı açılıp da babasının öfkeden deliye dönmüş yüzünü gördüğünde korkmadı. Hayal kırıklığının bir parçası daha yerleşti yüreğine. "Nerede o?" diye bağırdı babası. Üvey annesinin "Yapma bey bir hata etmiş bilememiş." dediğini duydu. Bu söz midesini bulandırdı genç kızın. İçten içe ne kadar mutlu olduğunu biliyordu. Anlam veremiyordu bu duruma. Birisinin acısı neden başkasına mutluluk verirdi ki? Yaşadığı süre boyunca bu sorunun cevabı çıkacak mıydı karşısına bilmiyordu. Babası içeri dalıp iri elleri ile saçlarını kavradığında hiç sesi çıkmadı. Ne kendisini savundu ne de bir damla yaş geldi gözünden. Biliyordu ne söylerse söylesin bir önemi olmayacaktı. Başkasının ne düşündüğü hep daha önemliydi.

"Şerefimizi beş paralık ettin. İnsan içine nasıl çıkacağım ben."

Sert bir şekilde duvara fırlattı genç kızı. O kadar sert biçimde çarpmıştı ki bir an için nefes alamadı. Canının yandığını belli etmeyerek babasının gözlerinin içine baktı. "Ben hiç bir şey yapmadım." Savunma değildi bu. Sadece annesinin ölmeden önce verdiği sözü yerine getiriyordu. "İki elin kanda bile olsa doğruyu söylemekten vazgeçme!" Gerçeği söylüyordu. Ona inanıp inanmaması artık umurunda değildi. Çoktan pes etmişti. Babası daha da sinirlenip yere fırlattı genç kızı. Kemerini çıkarıp vuracağı sırada eve yeni gelen küçük kardeşi babasının elini yakalayarak:

"Baba lütfen ablama vurma." diye yalvardı.

Kendinden nefret etti genç kız, abla oydu ama kardeşi onu koruyordu. Babası kemeri bir köşeye fırlatıp genç kızı kollarından tutup evde kiler olarak kullanılan zifiri karanlık bir odaya kapattı. Karanlıktan korkardı. Bunu en iyi babası bilirdi. Buna rağmen bu zifiri karanlık daracık odaya kapatmıştı hem de hiç tereddüt etmeden. Kalbinin sıkıştığını hissetti. Sanki bir faydası olacakmış elini yumruk yapıp kalbine vurmaya başladı. Belki yumruklarının acısı babasının kendisine verdiği acıyı unuttururdu. Ama her zamanki gibi bu çözümü de bir işe yaramamıştı. Güçsüz bilekleri kalbine vurmaktan yorulmuş bir işe yaramadığını anladığını an pes etmişti. Kafasını bacaklarına gömüp sallanmaya başladı. Korktuğu zaman annesinin ona söylediği ninniyi mırıldanmaya başladı. Annesi her zamankinden daha çok özlüyordu. Bazen:

"Keşke annemle beraber bende ölseydim." diye düşünüyordu.

Ama sonra bunu düşündüğü için kendisine kızıyor bu düşünceyi kovalıyordu. Şimdi ise yine aynı düşünceler sarmıştı bedenini. Kafasında gittikçe yükselen sesler kulaklarını sağır edercesine her yeri sarmaya başladığında kardeşinin sesini duydu.

"Abla!"

Sesi ağlamaklıydı. Sürünerek kapının önüne gelip "Sen ağlıyor musun?" diye sordu. Burnunu çeke çeke hayır diyeceğine emindi. Ama kardeşi sorusuna cevap vermek yerine:

"Seni evlendireceklermiş abla!" dedi. O an aklından sayısız düşünce geçti ama bir türlü konuşamadı. Zaten biraz sonra üvey annesinin kardeşini azarlayan sesini duydu. Ardından da kapı açıldı. İçeriye dolan gün ışığı gözlerini kamaştırdı. Gözleri gün ışığına alıştığında üvey annesinin yüzünde sinsi gülüşü ile karşında duruyordu.

"Hadi yine iyisin. Adı çıkan kızı almazlar ama sen anama dua et köyde sana bir kısmet bulmuş."

Elinde tuttuğu valizi önüne fırlatıp "Akşama yola çıkıyorsun hazırlan." dedi. Genç kız bir üvey annesine bir önündeki valize baktı. Böyle büyük bir cezayı hakedecek ne yapmıştı. Peki masum birine verilen ceza neden başkasını mutlu ederdi. Anlam veremiyordu.

"Hadi sallanma baban gelmeden hazırlan."

Onu orada bir başına bıraktığında bir kaçış yolu bulmak sağına soluna bakındı. Tek görebildiği çaresizlikti.

Eşyalarını hazırlamayı bitirdiğinde sakladığı annesinin yazmasını kokladı.

"Anne ne olur bana her şeyin yoluna gireceğini söyle. Buna çok ihtiyacım var." Annesinin kokusu içini huzurla doldurdu. Babası yüzüne bakmadan "Gidiyoruz." dediğinde bile o huzur kaybolmamıştı. Yol boyunca babası ile tek kelime konuşmadı. Köye giden otobüse binecekken durup "Merak ediyorum..." diyerek babasına döndü. "Günün birinde bana seni çok özledim kızım diyecek misin?"

Babası cevap vermedi. Arkasına bakmadan eve döndü. En iyisini yaptığını düşünüyor, kendisini rahatlatıyordu. Ama içinde bir yerde anlam veremediği bir huzursuzluk vardı. Bu huzursuzluk geç saatlere kadar devam etti. Ardından bir telefon geldi. Kızının telefon numarasını gördüğünde sıkıntı daha da büyüdü. Kızı onu aramayalı o kadar uzun zaman olmuştu ki. İşin kötü yanı uzun zaman oluşunu daha yeni fark ediyordu. Telefonu açtığında duyduğu şeyle donup kaldı. Otobüs kaza yapmıştı. Apar topar yola çıkıp kızına yetişmek istedi. Özür dileyecek onu bir daha hiç üzmeyecekti. Ama bu hiç gerçekleşmedi çünkü daha olay yerindeyken kızı hayatını kaybetmişti.

O günden sonra sessizliğe gömüldü adam, kızının odasına kapanıyor saatlerce çıkmıyordu. Sonra telefonunu çıkarıyor kızının numarasını çeviriyor, kızının hep duymak istediği o cümleyi söylüyordu.

"Seni çok özledim kızım."


İlginizi Çekebilir

Varılmayan/a Doğru

Tahir Can GÜRSOY

Sıradan Günler

Sevgi TÜRKMEN