Bir Cumhuriyet Bayramı Anısı

Elif sokağımızın en güzel kızıydı.

Öyle okşayıcı ve kandırıcı bakardı ki size...

Özgürlüğün hak getire, onun gönüllü tutsağı oluverirdiniz.

Sokağımızda, o vurgunu yemeyen delikanlı yok gibiydi...

Lakin herkes sevdasını yüreğine gizler, bu durumu kimsenin çakmadığını sanırdı.

Oysaki yılların "Havra Sokağını", "Elif’in Sokağı" diye söyler olmuşlardı da farkında değillerdi.

Sevmek ayıp değil ya! Hepimiz aşıktık ona.

Yalnız konuşmaması koşulu ile...

Konuşunca...

Yok konuşunca değil, konuşmaya çalışınca, o yüreğimize yansıyan güzelliğin yerini, acı içinde kıvranan , kelimelerle boğuşan bir kız alıyordu.

Çünkü Elif kekeme idi...

-----------------

Sebebini bilmiyoruz ama anneannesi büyütmüştü Elifi...

Eski cumbalı ve büyük bahçeli bir evde oturuyorlardı.

Torununun aksine çok konuşkan bir kadındı Hatice nine...

Kız olduğu için okula gönderilmediğine mi yansın!

13 yaşında evlendirildiğine mi hayıflansın!

"Nikah kıyılırken kucağımda oyuncak bebeğim vardı." derken gözlerine bakmak istemezdik.

Bilirdik ki tavana bakarken, gözyaşı yanaklara doğru daha çabuk akar.

-----------------

Madam Raşel teyzeme anlatırken duymuştum.

Kocası olacak adam, Elif ninenin üzerine bir de kuma getirmişti.

Madam Raşel teyzeme anlatır, teyzem ağlar; teyzem anneme anlatır, annem ağlar; annem Madam Eleniye anlatır, Eleni ağlardı.

Oysaki Hatice nine bu olayı üst katında oturan Raşel ablaya bir koşulla anlatmıştı.

"Kimseye anlatma! Aramızda sır olarak kalsın. Bilinmesinden utanıyorum."

Ne yaparsın ki bizim sokağın kadınlarının ağzında bakla ıslanmazdı.

-------------------

Yaşadıklarından ötürü tam bir Mustafa Kemal Atatürk hayranıydı Hatice nine...

Dünyaya erken geldiğini söyler dururdu.

Evlilikte yaş sınırı koyduğu için, kızlara okuma olanağı sağladığı için ve çok eşliliğe son verdiği için, ellerini havaya açıp dua ederdi Gazi’ye...

"Yaşadıklarımı Elif’in yaşamayacak olması tek tesellim." derdi.

---------------

En büyük dileği, torunu Elif’ i bir Cumhuriyet bayramında , kürsüde şiir okurken görmekti.

Malum nedenlerden ötürü bunu görmek bir türlü nasip olmamıştı.

Dünün yükünü taşımış biri olarak, bugünden istediği şey çok mu fazlaydı?

Bir kürsü, üzerinde Elif ve de bir şiir.. Hepsi buydu yahu!

-----------------

Yılı hatırlamıyorum ama Cumhuriyet Bayramı idi.

Okullar meydanda toplanacak ve kutlamalar yapılacaktı.

İçlerinde Elif’in okulu da vardı.

Hava soğuk lakin güneşli idi.

Hatice nineyi okula götürmek bahanesiyle hepimiz okula doluştuk.

Nineden ötürü en önlerde kürsüye karşı durduk.

Şiirler okunuyor, bir öğrenci iniyor diğeri kürsüye çıkıyordu.

Aniden Hatice ninenin çığlığı inletti ortalığı.

Hatice nine elleri göğe doğru uzatmıştı.

Tanrı ile derin sohbete dalmıştı mı ne? Arada nefes alıyor, şükranlarını ve minnetlerini de iletiyordu Tanrı’ya…

Bir şeyler oluyordu ama ne?

Ne görelim? Elif kürsüdeydi ve sınıfı onu çılgınca alkışlıyordu.

Ne acı ki o ilahi güzelliğe engelli muamelesi yapılıyordu.

Ne güzeldir ki ninenin hayali gerçekleşiyordu.

-----------------

Birbirimize bakıp durduk. Şaşkınız. Bu ne güven diyoruz.

Sınıf hocası ve edebiyat hocası bir yandan bize, bir yandan da kürsüye bakıyordu.

Elif mikrofonu eline aldı, düzeltti. Topluluğa baktı.

Ağzını açtı, lakin kalakaldı. Kelimeler dökülmüyordu dudaklarından...

Titriyordu. Zorluyordu kendini...

Birkaç kez "Cu cu cum..." çıktı ağzından.

Hatice nine de kolumda titriyordu. Birden kolumdan koptu kürsü önüne yürüdü.

"Okursun" demeye çalıştı titrek bir sesle...

Bu durum Elif’i daha üzdü sanki... Aniden ağlamaya başladı.

Ama nasıl ağlama!

Gözyaşları burnunun kenarından ağzına giriyor, elinin tersiyle onları siliyordu.

Bir kere daha zorladı ancak nafile...

-----------------

Sıranın ön tarafındaydık ya!

Önce arkadaşımız Ferit o gür sesiyle haykırdı.

"Çıktık açık alınla, on yılda her savaştan"

Faruk’un sesinin Ferit’ten aşağı kalır tarafı yoktu.

"On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan"

Ardından ben katıldım koroya...

"Başta bütün dünyanın saydığı Başkumandan"

Yan sıradan Tülin, Meltem ve Oya birlikte haykırdılar.

"Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan"

-----------------

Aniden mikrofondan Elif’in sesi duyuldu.

Yere, göğe, sağa, sola, her yeri okşamaya başladı.

"Türk’üz, Cumhuriyet’in göğsümüz tunç siperi,

Türk’e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!"

------------------

Büyük bir alkış koptu.

Elif coşmuştu bir kere tutabilene aşk olsun...

Hiç kekelemeden, doğru tonlama ve vurgulamalar ile şiiri bitirdi.

Alkışlara aldırış etmeden kürsüden inerek anneannesine koştu.

"İstediğin buydu ve ben yaptım değil mi annişim?"

Sarıldılar, sarmalandılar.. Öpüştüler, koklaştılar.

Sonra bize döndü Elif…

Ve o kandırıcı, okşayıcı zeytin gözlerle baktı.

"O...o...oku...oku...okuya...bi...bi...bbil...dimdi mi ark...ark.. arka...arkadaş...arkadaşlar?"

O harikulade gözlere bir kez daha baktık. Sadece başımızla onayladık.

Lakin içimizden konuştuk.

"Keşke her gün 29 Ekim olsa ve sen kürsüde olsan be Elif."

 


İlginizi Çekebilir

Bocuk Gecesi

Mine TAPINÇ

Bende Evrak Kaybı Olmaz/dı

Damla Güler ÖZTÜRK