Kahverengi İskarpin

"Biri ölür, üzülmezsiniz. Sonra sandalyeye asılı hırkasını görürsünüz. O hırkanın duruşu kalbinize oturur." (Nuri Bilge Ceylan)

Öylece boynu bükük duruyordu yatağın köşesinde. Dile gelip konuşacak olsa belki de nasıl ağlardı siz söyleyin, hüngür hüngür ağlamazdı ama içli içli süzülüverirdi gözyaşları, Burgazada'nın en şanslı eskimiş cilalı parkelerine.

Giyilmekten yıpranmış burunları görünürde gelene geçene çekimser selam verirken topuklarıysa, yatağın üzerinden sarkan soluk beyaz çarşafın altında saklanır gibiydi. Görünen kısmı sanki size "Ben de vardım bir zaman önce, kullanıldım, en mavi gözlerin ayağında mevcudiyetimin sebebini gerçek kıldım, ben de bir işe yaradım, dünya üzerindeki tek ulvi amacımı tamamladım." dermişçesine diklenirdi.

Kim bilir hangi parizyen sokaklarda gezmiş, hangi kaldırım taşları üzerinde dolgun ritmik sesler çıkartmıştı da hangi medeniyetin zemininden dönüp dolaşıp yine gelivermişti bu minicik saklı kara parçasına!

Meraklı gözlerin doluştuğu, ayıbın üstü kapatılmadan teşhir edilmiş yatak odasında en az ilgiyi çeken o kahverengi iskarpinlerdi işte...Sararmış Hemingway ve Gide, etiketi yıllanmaktan silinmiş başucu kolonyası dururken kimsenin dokunmak bile istemeyeceği ayakkabılara kim kıymet verecekti şimdi?


İlginizi Çekebilir

Hep Hiç

Fazilet GENÇ AKARÇAY

Kız Kulesi

Sonay SALMAN