Kakaolu Kek
Karnımdaki uyuyan kelebeklerin kanat çırpışlarının rüzgârı kalbime ve mideme estiği o anda aklıma düştüğünü zannettiğim ve mideme düşeceğini hayal ettiğim boğazdan geçen kara gemimden bahsedeceğim bu yemek tarifimde…
Gemim diyorum zira tüm yolcular bana ait ve ait oldukları yere dönmek üzere hazırlanıyorlar. Fazla yolcu alamam zira gemim batar. Eksik yolcu alamam bu sefer de kaptan gitmez. Kokusu beyin hücrelerini sarıp damağa yapışıyor. O tutunma, o bırakamama hali güvertesinden çıkmak istemeyen bir vapur misali…
Deniz dalgalarını vuruyor, boğazdan geçsin diye. Güverte gitsin istemiyor. Yalnızlık korkusu mu var? Zannetmem... Peki neden bu sıra sıra gemiler?...
Kafa kafaya tokuşturduğum bu iki yumurta arkadaş canlısı iki arkadaş mı yoksa birbirlerine içlerini döktükleri. Buzdolabında üşümüşken değil bu iç dökmeleri zira üşütmek istemezler karşındakini. O yüzden bu bekleyiş oda sıcaklığında…
Bu iç döküşten sonra bir ağız tatlılığı gerekir bu iki kafadara. O yüzden geliyor bir su bardağı şeker. Bensiz olmaz diyor. Yeter bu kadar ağlama. Hamlıklarına şeker de katılıyor ve birlikte çırpınıyorlar…
Öyle bir hal aldılar ki ne şeker kaldı ne yumurta geriye bir deniz köpüğü kaldı dalgalardan arta kalan… Bu kuruluk üzerine bir su bardağı yağ geldi. İyi ki de geldi. Kuruyup gideceklerdi. Her şey zamanında ve olması gerektiği yerde bulur ya insanı. İşte öyle bir şey. Bu seferde balçık mı bu dizlerime kadar battığım? Evet. Vardır bir hayır, imdadıma un yetişti ve bataklığı kuruttu. Ardından kabartma tozu iyice o balçıktan kurtulmamı sağladı. Vee sevdiklerim en son geldiler. Dünya tatlısı vanilya ve mutlulukla bir ilgisi olan kakao.
Tamam işte! Oldum dedim, yoo oldum diyorsan öldün demektir dedi. Eee dedim, her şey tam zamanında geldi. Çırpınışlarım boşuna değildi. Dönüştüm. Kıvama geldim. Yeri geldi kurudum, yeri geldi ıslandım , bir battım bir çıktım. Yooo henüz olmadın dedi yine fırın. Hamsın ve pişmek için hazırsın. Senin pişmen ve lezzetli bir kakaolu kek olabilmen için 200 derecede alt ve üstten gelecek şekilde, ısıttım yeni yuvanı. Gelll… Korktum... Ama kekin kek olabilmesi için pişmesi gerekiyordu. Gittim. Meğerse içimdeki ateş tutuşmuş çoktan.
O fırına girdikten sonra bir daha çıkmak istemedim. Zira insanın içi bir kere ateşle yanıp tutuşup zevklenmeye görsün. Bir daha fırının dışına çıkmak istemiyor…