Molla Ahmet

Zaman zaman içinde, kalbur saman içinde, bir varmış bir yokmuş. Allah’ın deli deli kulları pek çokmuş. Bizden delisi hiç yokmuş. Yok olsa anlatılır mı?  Vakti zamanında Molla Ahmet adında zengin mi zengin bir köy ağası varmış. Mollalıkla hiç alakası yokmuş. Dedeleri molla olduğundan ona da köylü Molla Ahmet dermiş. Güzeller güzeli karısı ve üç kızı, üç oğlu varmış. Ailesiyle mutlu bir hayat sürermiş. Köylüyle de arası çok iyiymiş. İhtiyacı olan herkese elini uzatmaktan çekinmezmiş. 

Molla Ahmet’in evi köyün denizle buluştuğu yerde imiş. Ahmet gemileriyle kereste ticareti yapar, maden ocaklarına direk verirmiş. Şehirde de hanları hamamları varmış. Altınlarını şinik (tahıl ölçeği) ile ölçermiş. O kadar zengin, o kadar zenginmiş ki aslında malının mülkünün hesabını da bilmezmiş,        

Günlerden bir gün köye dilenmeye Ömür Zülfüye adında bir kadın gelmiş. O günden sonra artık her şey değişmiş. Ömür Zülfüye köyde dilendikten sonra az gitmiş uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş. Akşam vakti Ahmet’in evine gelip gemilerinin biriyle kendini şehre bıraktırmasını istemiş. Vakit geceye yaklaştığı için gemilerin seferi yokmuş. Ömür Zülfüye o gece Ahmetlerin evinde kalmış.  Ahmet’in eşi misafir için sofra hazırlamış, yatak sermiş ve çocuklarını uyutmaya gitmiş. Çocuklarını uyuturken o da onlarla uyuyakalmış. Zülfüye bir güzel karnını doyurmuş doyurmasına da hoş sohbetiyle Ahmet’in kalbini de doyurmaya başlamış. Kara kuru olan Zülfüye konuştukça, anlattıkça, söyledikçe Ahmet’in gönlü su gibi akıvermiş Zülfüye’nin gönlüne… Ahmet geceyi Zülfüye ile geçirmiş. O geceden sonra Zülfüye bir daha oradan ayrılmamış. Ahmet’in gözü artık güzeller güzeli karısını görmez olmuş. Tüm vaktini Ömür Zülfüye ile geçirmeye başlamış. Çocuklarıyla, işleriyle, köylüyle ilgisini, alakasını kesmiş.

Ömür Zülfüye, bir eli yağda bir eli balda rahat hayata kavuşunca, Ahmet’in karısına ve çocuklarına eziyet etmeye başlamış. Gönlü o kadar kibirle dolmuş ki, sürekli “Benim çocuklarım senin çocuklarından üstün olacak, sıcaklarda şemsiye ile dolaşacak, en güzel elbiseleri giyecek, bütün köy çocuklarımın hizmetinde olacak.” dermiş. Aradan ben diyeyim üç ay, siz deyin dört ay geçmeden Ömür Zülfüye hamile kalmış ve bir erkek evladı dünyaya getirmiş. Başka çocuğu da olmamış.  İnsanlar büyük konuştuğu yerden sınanırmış ya Zülfüye de büyük büyük konuşan dilinin belasını oğlundan bulmuş. Masal bu ya zaman çabuk geçer. Oğlan büyüdükçe ele avuca sığmayan, haylazın, serserinin biri olup çıkmış. Onu gören köylü yolunu değiştirir, Deli Tahir diye ardından söylenir olmuş.

 Aylar geçmiş, yıllar dolmuş, Ömür ile Molla zevk-ü-sefa içinde yaşarken malı mülkü satıp satıp tüketmeye başlamışlar. Seneler seneleri kovalarken elde avuçta bir şey kalmamış. İhtiyarlık kapıya gelmiş çatmış.  Molla Ahmet felçli yatağında sekiz sene ömür tüketmiş.  Ömür Zülfüye’nin de kaç sene felci yatağında ömür tükettiği bilinmemekteymiş. Molla Ahmet’e, gözünün görmediği o güzeller güzeli karısı bakmış.  Deli Tahir de büyük şehirdeki teyzelerinin yanında yaşamaya başlamış. Arada bir köye halalarının yanına gelirmiş.

Gökten üç elma düştü; biri bana, biri okuyanlara, biri de tüm iyi insanlara olsun.      


İlginizi Çekebilir

Aşk

Işın GÜVEL

İstanbul'da Temmuz

Aysel AKGÜL

Değişim

Ayşe Şengül ÖZER