Ölüm

Uzun ve yorucu bir gecenin ardından tam da herkes dinlenmeye çekilmişken, arkadaşım Gref’in yine inlemelerini işittim. Ressam birkaç hafta önce onu başka bir kutuya koyup, bir daha da dokunmamıştı.

Ah arkadaşım, sırdaşım, dostum Gref kılları seyrekleşmiş, ahşabını tutan metalin rengi eski parlaklığını kaybetmişti. Yavaş yavaş bedeninde başlayan çatlamalar susuzluktan değil, ressamla arasına giren mesafedendi. Bana gösterdiği özen artıkça, onun yaraları büsbütün büyüyor büyüdükçe daha da eskiyordu. Ressamla altı aydır beraber çalışıyorduk, her çalışmadan sonra beni özenle temizleyip yerime kaldırırdı. Yalnız kaldırmadan önce iki dudağının arasına alıp kıllarımı düzeltirdi, en çok bu kısımdan hoşlanırdım. Kalp atışlarım birden hızlanır bedenim alev alacakmış gibi oluverirdi. 

Ben bu düşüncelerde kaybolurken ressam elindeki büyükçe zarfı, masanın üzerine koymuş üzerine de birkaç damla gözyaşı bırakmıştı. Hızlıca yerinden kalktı boyaları toparladı, büyükçe bir kolinin içine yerleştirmeye başladı. Hepimiz şaşkındık. Yanına eskiz kağıtlarını koydu. Fırça çantasını çıkardı önce pepinlerdan başladı, sonra sodurları yan ayna dizdi en son beni lastiğin arasına yerleştirdi. Yerleştirmeden önce yine iki dudağının arasına aldı, bu seferki öpücüğü ben de haz yerine veda hissi uyandırdı. Plastik kapağı kıllarımın üzerine yerleştirip, kumaş çantayı yavaş ve dikkatlice sarmaya başladı ,ancak tam kapatmadan  yeniden açtı  dostum  Gref’i yanıma  koydu. İçimdeki sıkışıklığın ve korkunun heybeti büsbütün artıyordu. Beni sıkan belime dolanan lastik değil yaşadığım bu saçma durumdu.

Evet! Çok saçmaydı. Neden buradaydık. Kafamda cevaplayamadığım sorulara ek, yanımdaki fırçalar da çıldırmışçasına bana soru yöneltiyordu. Fırça çantasını da kutuya koyduğunu hissetim. Ardından da daha büyücek bir sarsıntı ve  üstümüze kapanan kapakların sesi.

Karanlık şimdi daha da zifiri bir karanlık haline gelmişti. Mezara konmuş bir ölü gibi hissediyordum. Ama ben hala hayattaydım. Arkadaşım Gref’e baktım o sanki bu olanlara kendini önceden hazırlamış gibiydi. Gözlerini kapadı ve derince bir nefes verdi. Bedeni sanki taş kesmişti, ona seslenmek istedim ancak sesim çıkmıyordu. Boğazımı sıkan eller daha da kuvvetlenmişti. Hızlıca soğuyan ahşabım beni ürpertiyor, nefesimin sıklığı da aynı duygularım gibi azalıyordu.

Anlamıştım  ressam hayatımızda olmadığı sürece biz birer ölüydük ve ben de ölüyordum. Son bir gayretle dostum Gref’e döndüm aynı onun yaptığı gibi derin ve sonsuz bir nefes verdim.                    


İlginizi Çekebilir

Bir İnsan

Büşra Dilara KARABULUT

Öyle Çekip Giden

Bünyamin ÇOBAN

Dem Bu Dem

Adem TAVUKÇUOĞLU