Pes Etme

“Tropical the island breeze, all of nature wild and free, this is where I long to be, la isla bonita” ♪♫♪ Telefonun alarmı çalıyordu. Yine ertelemeyi düşündü ama bugün önemli bir gün olduğunu hatırlayıp vazgeçti. Yapacağı sunuma günlerce, gece gündüz çalışmıştı. Artık bunu çöpe atamazdı. Yataktan kalkıp kendine gelebilmek için soğuk duşun altına girdi. Duştan çıktığında içinin titrediğini hissetti. Dışarıdaki 30 derece sıcakta üşüyor olamam diye düşündü Selin. Saçlarını fön makinasıyla şekillendirip makyajını yaptığında yarım saatini harcamıştı bile. Akşamdan ütüleyip hazırladığı etek-ceket takımının içine yeni satın aldığı beyaz rayon poplin klasik gömleğini giydi. Lacivert takımının altına lacivert topuklu ayakkabıları çok da güzel uymuştu. Bilgisayar çantası ve sunum kopyalarıyla aynada kendine son kez baktı; “bu defa yapabilirsin Selin!” dedi gülümseyerek. “Evet yapabilirim ve yapacağım!” diyerek evden çıktı.

Ofise giden yol boyunca bu zamana kadar yaşadığı hayal kırıklıklarını düşündü. Çalıştığı firmalarda en iyi fikirler ondan çıkıyordu ama tanıdığı birileri ve torpili olmadığı için hep bir tanıdığın fikirlerini onaylıyorlardı. Yüzüne gülerek “bir dahaki sefere” diyorlardı sanki alay edercesine. Buna rağmen Selin hiç pes etmeyi düşünmemişti. Ailesinden böyle görmüştü çünkü. Babası hiçbir şeyi yokken küçük bir köyden gelmişti annesiyle taşı toprağı altın denen İstanbul’a. Zorluklarla geçen hayat mücadelesinden sonra kendilerine ait bir evleri olmuştu. Şimdi onlar yoktu ama anıları vardı o evde. O ev bir başarı öyküsüydü Selin için. Sıfırdan çalışıp çabalayarak elde edilen bir başarıydı. Ben de bir gün başaracağım ve o gün bugün olacak diye düşündü ofise yaklaşırken. Metro’dan inip caddeye çıktığında ciğerlerine kocaman bir nefes aldı. Heyecanlıydı ama aynı zamanda da kararlıydı. “Şeytanın bacağını bugün kırıyoruz kızım.” dedi ve ofise doğru yürümeye başladı.

Tanıdıklara, aşina olduklarına selam vererek ofise geldi, masasına yerleşti. Henüz 15 dakikası vardı sunum için. Hemen hızlı bir Türk kahvesi içip sakinleşmeye çalıştı. Toplantı odasına geçip bilgisayarını projektöre bağlayıp sunum dosyasını açtı. Dosyanın kopyalarını masadaki sandalye adedince dağıttı. Yardımcıları Fatma Hanım su şişelerini bıraktı masaya. Her şey hazırdı. Müdür, yardımcısı ve teklif verecekleri firma sahibi ve yardımcıları teker teker toplantı salonuna girdiler. Herkesi başıyla selamlayıp “Günaydın” dedi. Müdür’ün suratında “o kadar uğraşmana değmezdi, yine seni seçmeyeceğiz” bakışını gördüyse de moralini bozmadı Selin. Sunuma başladı, işini çok iyi bildiği için sunumu kolaylıkla bitirdi. Teklif verecekleri firma sahibi Metin Bey hiç tepki vermemişti, belli etmemişti rengini sunumu sırasında. Müdür Selin'e teşekkür edip Metin Bey’e nasıl bulduğunu sordu. Beğenmediyse başka alternatif sunumları da dinleyebilirlerdi. Selin elinde tuttuğu kalemi sıktı yüzündeki ifadeyi bozmadan. Neyse ki imdadına Metin Bey yetişti; “Gerek yok. Selin hanımın bize sunmuş olduğu çalışma bizim isteklerimizi ve sorularımızı karşılıyor. Bu çalışmayla devam etmek isteriz sizin için de bir mahsuru yoksa?” dedi Müdür Hasan Bey’e. Hasan Bey’in ağzı açık kalmıştı, hemen toparlanmaya çalışarak “Hay hay Metin Bey. O zaman sözleşme için yeni bir tarih belirleyip bir an önce başlayabiliriz projeye” diyerek elini Metin Bey’e uzattı. Metin bey Hasan beyin elini hızlıca sıkıp bıraktı. Selin’e dönerek; “Tebrik ederim Selin Hanım. Zannediyorum ki bu sunum üzerinde çok çalıştınız. İnce detaylar gözümden kaçmadı. Sizinle çalışmayı iple çekiyorum” diyerek elini uzattı. Selin hem utangaç hem de gururlu bir şekilde uzatılan ele karşılık verdi. “Teşekkür ederim Metin Bey. Ben de sizinle çalışmayı dört gözle bekliyorum”. Metin bey gülümsedi. Selin de utangaç gülümsemesini yerleştirdi yüzüne. Herkesin odadan çıkmasını bekledi. Müdür Hasan Bey, yarım ağızla “tebrikler” diyerek çıktı Metin Bey’in peşinden.

Selin içeri geçtiğinde haberi alan iş arkadaşları onu tebrik etti. Müdür’ün torpili olan Serhat bile. Hafta sonu kutlamak için buluşma sözü verdi iş arkadaşlarına. Eğlenmeyi hak ediyorlardı. Ama en çok Selin’di hak eden. Uykusuz geçen gecelerinin mükafatını almıştı. Yıllardır çabalamanın, tam vazgeçecekken devam etmesinin meyvelerini artık topluyordu. Şimdi onun sırasıydı. Zaman zaman umudunun söndüğü, her şeyi bırakma istediği içinde olduğu dönemleri olmuştu. Ama o önce kendine inanmıştı. İşinde iyiydi. Daha iyi olmak için çabalamış, eğitim üstüne eğitim almıştı. Farklı pencerelerden bakmayı öğrenmişti. Değmişti. Bundan sonra kimse onu yolundan döndüremeyecekti. Başaracağını ve karşılığını alacağını biliyordu. Artık ileriye güvenle adım atabilirdi. “İyi ki vazgeçmedim, iyi ki…”


İlginizi Çekebilir

Dilek

Esin AKYÜREK

Vazgeçiş

Reyhan KARAGÖZ ÇETİN

Mevsim İlk Yaz

Ayşegül GÜR