Sorsan Kendine
İnsan!
Bitmez zamanlar ilerliyordu!
Gözler kör,
Kulaklar sağır,
Yürek hissizdi…
Dünya!
Gizemin içindeki belirginlik,
Saflığın içinde saklanan zehir,
Zehrin içinde var olan candı.
İnsan
Yetiştiremediğin işler içinde çağrılıyordun,
Seni var eden kuyuların içindeki zemzem kaynarken.
Rüzgârın tersinden estiği,
Suların tersinden aktığı o gün
Kimisi,
Nuh’un gemisine binemeyenler kadar kayıp.
Ateşler de dile gelen insan derilerinin çığlıkları,
Teker, teker birbiriyle çarpışırken,
Kimse, kimseyi yanına katışsın istemedi…
Alacanmış ruh,
Ateşten gömleği üstüne çekti.
Doğduğu andan beri beklediği,
Eteğine muhtaç duyduğu gerçeği,
Kum taneciklerini sayacak uyanışıyla
Nefes diye çırpınırken,
Son nefeslerin duyulmayışı,
Yaşayan ruhlarla sessizce sözleşti,
Cellâtlar sağır, dilsiz olurmuş
Ne sağırdık!
Ne de dilsiz!
Yine de cellâttık!
Ölürken sorsan kendine…
Kimim ki ben?