Ufacık Tefecik İçi Dolu Turşucuk

Geçtiğimiz son on dokuz ay boyunca; esmer tenlisi, çekik gözlüsü, beyaz saçlısı demeden on dokuz kere cennetin babıalisinden öteye tekmelendik durduk. Tüm dünyadaki hacmini toplasan bir kola kutusundan bile küçük, sureti iğne batmış tenis topu gibi şekilsiz; şeytana on dokuz kez secde etmiş, gözle görülmez elle tutulmaz mendebur, dokuz milyar insanı cümle hallere soktu. Boyu devrilesice…

Yakın çağ yaşanırken medeniyet tarihinde küme düştük resmen. Günlük bütün alışkanlıklarımız değişti. Biz, eski biz olmaktan çıktık. Topumuz üç boyutlu kişiliklerden iki boyutlu piksellere evrildik. Bazılarımız da bol sıfırlı rakamlarla beyaz camda sınıflandırıldık. “Günlük vaka sayılarına bir göz atarsak...” Bildiğimiz sevdiğimiz, pantolonun altına ayakkabı seçmekti ki kendimizi maske seçerken bulduk. “Üç katlı, arkadan bağcıklı, yeşilli, beyazlı.” Diğer bir yandan da nur topu gibi yeni bir terminolojimiz oldu: Sosyal mesafe, bulaş hızı, varyantlar… Aramıza kilometrelerce değil günlerce mesafe girdi. Telefon konuşmaları, yeni kahve molalarımız haline dönüştü. Tek bir konu konuşuldu dijital meclislerde. Sadece tek bir ortak konu… 

Hayatın tüm ağır siklet darbelerinin üzerine bütün ağırlığıyla bindi bastıbacak. Yasaklamak onda, korkutmak onda, ayrıştırıcılık onda, bilgi kirliliği onda…

Ortak paydalarımız kısa vadede yüzde yüz geri gelir mi bilemiyorum ama valide isteyince kendisini ziyaret etmek özlendi. Korkusuzca kucaklaşmak burnumuzda tütüyor. Kulak arkalarımız özgürlük diye bağırmakta. Ellerimiz dezenfekte edilmekten bıktı. Eklemlerimiz hareketsizlikten kireçlendi. Yanaklarımız yeme içmeden tontiş oldu.

Tüm azalarımız on dokuzuncu isyanlarında: Yetti be kardeşim, yetti!

 

 

 

 

 

 

 

 

 


İlginizi Çekebilir

Zihin Nerede?

Zuhal KAP

Bir İnsan

Büşra Dilara KARABULUT

Başka Haller

Banu YILMAZ