Bir Sapiens Hatırası
Ve konuştu insan. İlk önce kendiyle… Anlamlandırma çabasının ilk adımıydı bu belki de. İzledi alemi bir garip hâl içinde. Sonra vurdu ‘tamtam’ın üzerine; haber verdi ötelere. Kol kol, klan klan, kabile kabile duyurdu derdini uzak diyarların gölgesine. Ve duygular ortaya çıktı pare pare biçimde. Anlatma iştahıyla kazıdı duvarlara savaşı, avı, yası… İçinde konuştuğu, keşfettiği her ayrıntıyı nakşetti bir mağaranın duvarına. Anlaşılma isteği gitgide daha acil bir ihtiyaç haline geldi. Vurdu zehrini ateşe, çevirdi dumana. Mecburdu anlaşmaya. Saldı gökyüzüne sık sık dumanı acil bir durumda.
Sonra… Sonra dumanın gökyüzü ile ilişiği kesildi. Ardından kazınan imgeler şekil değiştirdi. Her bir küçük imge karşılık geldi bir sese. İnsanoğlu yazıyı bulmuştu. Mağaradan parşömene indi imgeler ve dumanın kapladığı gökyüzü, yerini bıraktı kanatlara. Bir uçuş mesafesinde iletişim kurmak mümkündü, uzaklar yakınlaşmıştı artık. Mesafeler çoğaldıkça aracı olarak ulaklar gönderilirdi. Sonra mektuplar yazıldı, telgraflar çekildi. Küçük imgeler muhtelif dillere dönüşerek derinlemesine sirayet etti hayata ve dile dönüşen imgeler büründü sanatsal üsluplara. Zira bir yerden sonra iletişim, insanın en ilkel halini anlatmaya geri döndü. İnsan kendiyle konuştu. Konuştuklarını mağaradan sonra tuvale kazıdı. Bazen taşı oydu, bazen binalar yaptı. Kimi zaman sadece yazdı içinden gelenleri. Yazdıkça derinleşti. Derinleştikçe sordu. Sordukça da ilerleme kaydedecekti...
Yazdı, sordu, derinleşti, ilerledi insan. Bir yerden sonra gelişmeleri başkalarına da duyurmak istedi. Sonraları buna felsefe denecekti. Ardından katiplerin dökmesiyle yazıya hepsini, teker teker tarih çıkacaktı ortaya. Ve sonrasında insanoğlu fark edecekti; uzakların yakın olmaktan çıktığını… Birbirini anlamayan onca toplum ilk arkhesine dönüp yeniden paylaşabilmek için çeviriler yapacaklardı yeniden yakınlaşmak adına. Bunların hepsi için en başında insanın konuşması gerekiyordu.
Ve konuştu insan. İlk önce kendiyle… Kendini anlamlandırmayı tamamlamadan uzayın, evrenin, kâinatın manasının peşine düştü. Yaklaştıkça uzaklaştı aslından. Geçmişi de unuttu, geleceğe bakarken. Geleceği de kaçırdı, geçmişten kaçarken…