Bunu Sakla Kalbinde
Size bir sır vereyim mi? Kötüler ve kötülük ezelden ebede hep vardı. Var olacak. Sadece isim ve şekil değiştirdiler. Bu çağ en kötü diyoruz hep, aslında bu kendimizin önemini vurgulama çabası, tesellimiz; züğürtçe biraz. Kötü ve kötülük sadece dünyada değil, her birimizin içinde, yaratılışında, karılan hamurunda var. O aleni ve gizli zulümleri yapanlar, insanoğluna kan kusturanlar da ben gibi, sen gibi etten kemikten ve kaslardan ve sinirlerden ve onların da etrafını sarmalayan duygulardan ibaret.O dünyanın en kötüsü, zalim olan var ya hani, içimizden birisi.
Kimin yüreği kötülüğe elverdiyse bu görevi sırtlanmış. Tabii kimin de aklı ve vicdanı yetiyorsa kötülüğe savaş açan kahraman olmuş, başı çekip ezilmeyi göze almış, en az kötü kadar ağır yükün altına girmiş. İkisi de aynı ana-babadan gelen bu baskın karakterler, Ehrimen’le Hürmüz timsali hep var olmuşlar, suçu da zaferi de sırtlanmışlar, insan olmanın en ağır yükünü çekiyorlar. Burada söylemeye çalıştığım ikisini de yüceltmek veya haklı olanı desteklemek filan değil, alakası yok. Söylemeye çalıştığım, anlatmak için çabaladığım bir şey var; bizim özümüzde olan, seçeceğimiz yanımız hangisiyse, hangisini daha çok sevip büyütür, çoğaltırsak, bizde o yanımız kazanır. Biz şimdi kim isek onu seçmiş ve yaşıyor oluruz. Ya her iki yanımızı da eşit sever ve büyütürsek? İşte bu felaketimiz olur… İnsan yığınları arasında, birbirinden farksız ve tatsız, bayağılaşmış ayniler olur çıkarız.
Fabrikasyon üretim değiliz biz ve çabuk tüketilen yığınlar olmamalıyız diye, kendimize has, özgün yanlarımızı insan içine çıkarmaktan korkmak yerine, özgünlüklerimizle kucaklaşmalıyız. Ve insan yığınlarına benzemek yerine, aynadaki aksimizle barışıp, insani yanlarımızı insanca beslemeliyiz.
Kalabalıklar arasında kabul görmek yerine, kendine bir iyilik yap ve kendi içinde kabul gör öncelikle. Tüm bunları al ve sakla kalbinde. Hayatın mukabilinde…