Çatlak
Sofra yine kuruluyor, tüm bardaklar sofradaki yerlerini alıyor ama ben yine bu rafta yalnız kalacağım. Rafta yalnız kalmış su bardağı nasıldır bilir misiniz? Ya diğer bardakların size çatlak diye isim takması!
Neden marketten eve gelirken çatladım ki sanki! Diğer tüm bardaklar muhabbete eşlik ederken ben bu rafta takım bozulmasın diye bulunan çatlak, yalnız bir bardağım.
Atmalıyım kendimi aslında raftan aşağıya, dağılmalı her yanım, tuzla buz olmalıyım! Bunu çoktan yapacağım da rakı bardağına söz verdim. O da olmasa ne yapardım. Bir tek onunla dertleşebiliyorum, beni en çok o anlıyor.
Özellikle şarap bardakları nahoş bir şekilde geri geldiklerinde kıskanıyorum. Fakat beni asıl uyuz eden ince belli çay bardaklarının havaları aslında. Her akşam keyifle gidiyorlar ve giderken de “Bizi bekleme geç geliriz.” diye dalga geçiyorlar benimle.
Günler bu şekilde geçip giderken bir gün Zeynep annesine seslenir: “Anne okula bir bardak götürmem lazım el işlerinde kullanacağız.”
Annesi: “Çatlak olan bardağı al kızım onu zaten kullanmıyoruz” der.
Çatlak bunu duyduğunda bir heyecan kaplar içini. Artık yalnızlığı sona erecektir. Ya bir işe yarayacak ya da çöpe gidecektir.
Kendini Zeynep’in ellerine bırakır okula giderken.
Zeynep derste onu güzelce boyar, etrafını gipürlerle kaplar. İçine bir tane mum koyar. Artık çatlaklar gözükmüyordur. Kendini daha iyi hisseder. Artık bir mumluk oluştur.
Eve geldiklerinde annesi çok beğenir ve yemek masasının ortasına yerleştirir. Artık evin en önemli yerlerinden birindedir ve diğer bardaklar ona imrenerek bakacaklardır.