Çift Mutluluk
Küçük kirazım, meleğim, gelmeni sabırsızlıkla bekliyorum. Hiç tatmadığım bir duygunun, beni büsbütün tesiri altına alışını izliyorum. Bir tarafım heyecanlı, bir tarafım müthiş korku içinde. Birden fazla duyguyu hazmederek yeni kimliğime alışmak tuhaf geliyor. Sonra gözlerim dalıyor. Sebepsiz gülerken yakalıyorum kendimi. Hayalin bile heyecanlandırırken, kim bilir nasıl bir şey olacaksın.
Karnımın içinde dört dönen yavrum, birlikte biriktireceğimiz anılar şimdiden heyecanlandırmaya başladı bile. Eğer buranın nasıl bir yer olduğunu merak ediyorsan oradan farklı sayılmaz. Sen karnımda dönedur, baban da burada taklalar atıyor. O takla attıkça ben kahkaha atıyorum. Böyle deli ebeveynlerin olacağı için çok şanslısın.
Beni soracak olursan kelebeğim, bazen gece yarıları sancım çoğalıyor. Yataktan bin bir ağrılarla kalkıyorum. Baban o sırada çoktan beşinci rüyasına geçmiş oluyor. Kalkıp salonda biraz dolaşıyorum. Sanki elime koca karpuz vermişler de yokuş yukarı çıkıyor gibi oluyorum. Karpuza benzettiğim için affet anneciğim ama seni sana nasıl anlatsam bilemedim. Hee, bir de mutfağa uğramak yazılı olmayan bir kuraldır pamuğum, onu sorgulamıyoruz.
Doktordan izin aldık, baban da sağ olsun beni kırmıyor, haftada bir kez çilekli pasta alıyor. Gece dayanamıyorum ve afiyetle yiyoruz kızım. Baban kilo aldığımı söylüyor. Sanki ben bilmiyorum, sırf sen sağlıklı beslen diye numara yapıyor. Her zaman yemiyorum ki! Babanın yıldırma politikasına yenilmeyeceğim, yenilmem. Yani yenilmesem iyi olur ama emin değilim, her an yenilebilirim de… Ya bu baban niye böyle, ne yani ben şimdi kilolu muyum? Çirkinleştiğimi mi ima ediyor? Ağlayabilir miyim şuan? Off! Neyse, bir ara babanın burnundan getirirken ağlarım. Cephanemizi doğru yerde harcamak lazım.
Peki bu hormonlarımı ne yapacağız kızım? Yemin ediyorum içeride bütün halk oyunları oynanıyor. Bazen yerli yersiz ağlamaklı buluyorum kendimi. Balkondan süt içen kediye bakarken acaba üşüyor mu, diye düşünüp gözlerim doluyor. Bazen de film izlerken kahkahamdan apartman yıkılıyor, o sırada baban tip tip bakıyor tabii. “ Ne oluyor sana, niye bu kadar güldün ki şimdi?” diye söyleniyor. Ben de bilmiyorum ki. O an gözlerimi tavana dikip, hakikaten ne oluyor bana diyorum. Tabii bunu içimden diyorum. Sonra olur olmadık her şeyi hamilelik hormonlarına bağlamasın.
Bazen bir bakıyorum bütün insanlığa derin bir sevgi besliyorum. Hepsinin bir annesi var diyorum. Nesillerin devamını sürdüren harika bir canlı kadın, diyorum.
Öyle işte üzümlü kekim, bu konular için fazla küçüksün. Senin dünyana ortak olup, beraber oyuncakçıya gideceğimiz günü iple çekiyorum. Mızıkçılık yapmak yok, söyleyeyim. Kumbaramızdan daha fazlasını alamayız. Çünkü hanım kızlar tutumlu olur ve babasının parasını yavaş yavaş harcar. Daha mağazadan bir sürü anne-kız kombini elbiseler alacağız. Hesap ekstresini görünce babanın gözlüklerinin altından bize bakışını hayal ediyorum. Ya da edemiyorum. Yandaki odaya saklanıp kapıyı kitleriz artık. Sonra dersin ki “Babammm beniiii bulamazzz kiii.” Ben de acıtasyon yaparak seslenirim “Şeyy hayatım, kızımız pembeli sarılı elbiseyi istiyorum anne deyince dayanamadım, ne yapayım.” Baban da dayanamaz zaten bize. Çaktırmadan kapının ardından kıkır kıkır güleriz.
Hepsinin gerçeğe dönüştüğü günleri tarifsiz duygular içinde bekliyorum bebeğim. Bütün ailemiz heyecan ve mutlulukla seni bekliyor. Çok az kaldı. 5 gün sonra Cumhuriyet’imizin 100. Yılını gurur ve coşkuyla kutlayacağımız çok özel bir günde ikinci bayramımızı seninle kutlayacağız. Bu özel günde bize eşlik edip ailemizin en küçük üyesi, Türkiye Cumhuriyet’inin yeni vatandaşı, umudu, yarını ve nice 100 yılların tohumu olacağın için çok mutluyuz. Beraber büyüyeceğiz, beraber güçleneceğiz. Bayrağımızın altında koşup oynayacağın özgürlük ve barış içinde nice aydınlık yıllara kızım.
Cumhuriyet’imizin 100. yılı kutlu olsun.