Dost Sesi
Anadolu’daki tevhit inanışının bir halkası olan Yunus Emre, ömrünün her nefesinde Allah’ı anmış, tasavvufî kişiliğiyle arifliği elden bırakmamıştır. Allah aşığı Yunus Emre’nin bütün mısralarında, Allah ve insan sevgisinin yansımaları gözler önündedir. Sevgiden doğan mısralarını ilahi aşkla söyler.
“Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim, mahlûkatı yarattım.” hadisinden de anlaşılacağı üzere; Allah bilinmek istemiş, aşkla ve sevgiyle evreni yaratmıştır. Tasavvufi hayatın merkezi olan ve bir ayna olarak görülen gönül, Allah’ın tecellisinin zuhur ettiği yerdir. Dostun yani Allah’ın evidir. Gönlünden masivayı çıkaranlar için Allah’ın dostluğu, sınırsız ve sonsuzdur. Gönüle Allah’ın evi olarak bakan bir göz, onu her şeyden üstün görür. Gönül inciten, kalp kıran gerçekte Allah’ı incitmiş, kırmış olur. Gönlünü dost evi kılan Yunus Emre’nin insana verdiği değer de bu yüzden önemlidir. Çünkü yaratılmışların içinde Allah’a en yakın olan ve en çok benzeyen insandır.
Yaratılanı Yaratan’dan dolayı seven Yunus Emre, dostluk ve muhabbetten nasibini alarak; gönül kırmaktan uzak durmuş, muhabbetle, şefkatle gönüller yapmıştır.
Benim bunda kararım yok, ben bunda gitmeye geldim
Bezirganem metaım çok, alana satmağa geldim
Ben gelmedim dava için, benim işim sevi için
Dost’un evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim
Yunus Emre, yukarıdaki dizelerinde geçici dünya hayatına bir yolcu olarak geldiğini söylüyor. Her insan, bu dünyada nefesi yettiği kadar misafir olarak kalacaktır. Hayatını misafir bir yolcu gibi yaşayan insanın dönüş yolculuğu “hakiki aşka” olacaktır. Yunus Emre; insanların kalbini aydınlatacak, yarattığı her şeyi kendi güzelliğinden yaratan Allah’ın güzelliğiyle süsleyecek, dünya yolculuğunda yönünü kaybetmişlere bilginin sözünü satacak bir tüccar olduğunu dile getiriyor. Gönül neyi severse dil de onu konuşur. Gönül diliyle konuşan bu sihirli sesin metaısını alanların yolu, yolculuğu kendi içine, dost evine varacaktır.
Dünya yolculuğunu kavga etmek için değil, sevmek ve sevilmek için yaptığını söyleyen Yunus Emre, gönüller yapmaya geldiğini belirtiyor. Ömrünün amacı; insanı yeniden inşa etmek, hakikate hazırlamak, Allah’a layık bir kul haline getirmektir. Yunus Emre gönüllerin aşk rehberidir. Rehberliği kalp kırmadan, incitmeden, kin duymadan; kelam sihrini üfleyerektir. Gönül, Allah’ı kendinde bulunduran mana evidir. Allah mutlak sevgidir, ilahi aşktır. Aşk yoluna çıkanların yolculuğu da gönül evini temiz tutmakla, Kâlû Belâ’da verdiği sözün izinde yürümekle aydınlık olacaktır. Yaratılan her şeye Allah’ın nazarıyla bakan Yunus Emre, Allah dostlarının dostu olmuştur.
Beşeri dostluklarda da güzellikler, şüphesiz nitelikli dostluklarla yayılır. Sevmeyen, sevilmeyen, dostları olmayan insan hep eksik kalacaktır. İnsan, eksikliğini tamamlayacak doğru dostlara gönlünü açmalıdır. Sizi anlayan dostlarınızın olması büyük bir nimettir. O yüzden de bazı insanların hayatınıza girmesi tesadüf değil, ilahi bir şanstır. Kiminiz bu şansı değerlendirirken, kiminiz de elinin tersiyle iter. Belki bu ilahi şans size, yaşamınızda yer vereceğiniz kalbi bir dost için verilmiştir.
Çevrenizdeki herkesle arkadaş olabilirsiniz. Sohbetler edebilir, eğlenebilirsiniz. Ortak paylaşımlarınızda güzel vakitler geçirebilirsiniz. Lakin arkadaş olduğunuz herkesle dost olamazsınız. Dostluk ayrıntılarda gizli bir değerdir ve karşılıklı çıkar ilişkisiyle kurulmaz. Dostunuz sizi istediği kalıba sokmaya çalışmaz. İstediği gibi olmadığınızda sizden hoşnutsuzluk duyup uzaklaşmaz. Hatalarınızda sorgulamadan, uyararak, eksik yönlerinizi görmenizi sağlar. Fikirleriyle size destek olur. Umut çiçeğiniz kuruduğunda onu sular ve yeniden yeşertir. Sevgisiyle size ışık olur, yol olur, ayna olur. Menfaat unsuru barındırmadan, kalbi duygularla hayatınızdadır.
Yunus Emre gibi gönül dostu olan Mevlana, “Dostluk illa yan yana, diz dize olmak değildir. Asıl can cana, kalp kalbe olmaktır.” der. Kilometrelerce uzaklıkta olmanıza rağmen her an yanınızda hissettiğiniz, yürekten duyduğunuz bir sestir dostunuz. O dost ses; kimi zaman rüzgâr olup kara bulutları dağıtır, kimi zaman gününüze güneş olur. Kimi zaman da yaralarınızı iyileştiren sihirli bir ses olur. O sihirli ses ebedi dostluğun gücüdür.
Gerçek dost, dostuma ne verebilirim diyebilendir. Sağlam dostluklar ömrün son nefesine kadar solmadan, canlılığını korur. Sizlerin de çok söze gerek kalmadan acınızı hisseden, derdinize ortak olan, mutluluğunuzdan mutluluk duyacak, sevgi ve saygıdan yoksun olmayan; sihirli bir sesiniz, sihirli bir eliniz olsun.
Ağaca rengârenk çiçekler açtıran toprağın dostluğu gibi karşılıklı çiçek açtığınız gönül dostlarınızın kıymetini bilin. Bencillik giysisinden uzak durun. Onlara karşı sevgi giyinin, şefkat giyinin, vefa giyinin, saygı giyinin ve güven giysisini hiç çıkartmayın.