Hırsız Var!
Penceresinden, karanlığın kucağında uykuya dalmış insanların evlerini seyrediyordu. “O evlerden birinde olsam daha mutlu olur muyum?” diye mırıldandı kendi dünyasına dönerken. Ali yatağın kenarına buruşuk bir gömlek gibi yığılmıştı. Kolundaki bilezikleri komodinin üzerine bırakıp leş gibi içki kokan kocasına arkasını dönüp yattı. Uyku sis gibi çökmek üzereyken odada birinin dolaştığını duydu. Gözlerini araladı ve başucundaki komodininin çekmecesini karıştıran hırsızı gördü. Hımbıl kocası ona cevval bir kadın olmayı öğretmişti. Bütün gücüyle çekmeceyi ittirip hırsızın elini sıkıştırdı. Çevik bir hareketle dizini çekmeceye dayayıp hırsıza arkasından sarıldı. Komşularının sesini duyması umuduyla bağırmaya başladı.
-İmdat! hırsız var. Polisi arayın imdat!
Hırsız da bağırıyordu.
-Abla bırak, Allah aşkına gideyim. Aldıklarımı da bırakacağım ne olur bırak beni.
- Sus! seni pislik, dedikten sonra hızını alamayıp adamı boynundan ve kulağından ısırdı. Hırsız kendini can havliyle geri attı ve Servet ile halının üzerine düştüler. Hırsız hızlıca kalkıp kapıdan çıktı. Servet de hiç tereddüt etmeden hırsızın peşinden koştu ama nafile adam buharlaşıp yok olmuştu adeta. Komşular çoktan apartman koridoruna çıkmıştı. Alt kat komşusu Necla’nın sesini duydu.
-Servet iyi misin canım?
-Evet iyiyim ben.
-Cevat polisi aradı. Ah, bak zile basıyorlar ne de çabuk geldiler.
Polisleri giriş katında oturan Nimet Hanım karşıladı. Adamların konuşmasına fırsat tanımadan atıldı.
- En üst kattaki komşumuz Servet’in evine girdi hırsız, dedi.
Eliyle asansörü işaret etti. Polis memurlarından Yakup Şevket’e: “Bu gece hızlı başladı abi umarım sonu iyi gelir” dedi.
-Aşağıdan Ahmet’i çağır, gelip parmak izi alsın. Bu sırada biz de komşuların ifadesini alalım. Bakalım hırsız gören olmuş mu, dedi.
-Tamam abi.
Alt kattaki Necla ve kocası hırsızın yüzünü görmediklerini sadece adamın bir gölge gibi aşağı doğru uçup gittiğini söylediler. Şevket ve Yakup bir alt katta indiklerinde Sabri ve Kamile didişiyorlardı.
Kamile:
-Söyleyelim işte, diyordu.
Sabri:
-Olmaz polisler ne yapabilir, deyip karısını çekiştiriyordu.
Şevket atıldı.
-“Beyefendi bir durun siz.” Kamile’ye bakıp: “Ne söyleyeceksiniz hanımefendi” dedi.
Kamile tombul suratında birbirinden uzağa yerleşmiş iri mavi gözlerini apartmanın granit zemininde gezdirdikten sonra.
-Şey... Hırsız bize gelecekti, yanlışlıkla Servet’in evine girdi herhalde, dedi.
-Nasıl yani hırsızla randevunuz mu vardı? Olur mu öyle saçma bir şey?
-Yok öyle değil de cinler… Bizim bu evden çıkmamızı istiyorlar. Biz çıkmadığımız sürece de böyle şeyler yapıyorlar. Geçenlerde evi yakacaklardı neredeyse, Allahtan kiracım Yıldız yanımdaydı da söndürmeme yardım etti. Başka bir gün elektrik şalterimizi bozdular. Boyuna bizimle uğraşıyorlar. Daha önce de başka bir dairemize musallat olup sattırana kadar uğraştılar.
Yakup gülmemek için alt dudağını ısırıp asansöre döndü. Şevket ise yüzündeki şaşkınlığı gizlemeden Sabri’nin gözlerine baktı sonra;
-Size bunları kim söylüyor cinler mi?
Sabri:
-Yok kiracımız Yıldız ile konuşuyorlar, o da bize söylüyor.
-Komisyonunu da alıyor muymuş bari tövbe estağfurullah. Neden inanırsınız böyle şeylere.? Bu apartmanda mı oturuyor aracı Yıldız Hanım.
-Yok iki sokak ötede Karanfil Sokak'taki dairemizde.
-Şimdi siz sabah erkenden karakola gelin kimseye de bir şey söylemeyin biz o cinleri yakalarız, merak etmeyin tamam mı?
Kamile ve Sabri yarı utanmış yarı mutlu bir ifadeyle kapılarını kapadılar.
Şevket Yakup’un gülmemek için kendini sıkıp kızarttığı yüzüne bakıp;
-Bunlar hep senin şomluğundan oluyor, dedi.
-Ben ne yaptım abi dedi kesik kesik gülerken.
Alt katın kapısının ardından sesler geliyordu. Şevket;
-Vur şu kapıyı.
Kapı açılmıyordu. “Bir daha vur!” dedi. Yine ses yoktu. Üst kattan Necla seslendi;
-Onlar anarşist klavye başında ülke kurtarıyorlar korkudan açmazlar kapıyı dedi.
-Aman abi aşağı kata inelim gece gece ciniydi anarşistiydi çıkalım şu apartmandan hayırlısıyla.
-Yürü yürü demeye kalmadan. Giriş kattaki Nimet Hanım;
-Ay polis beyler ne olur yetişin, çocuğum yok! diye bağırdı.
Şevket ve Yakup aşağı koştular.
-Çocuğum yok Yasmin’im. Yatağındaydı, ben de mutfağa su içmeye gittim kapı açıktı çıkmış, yok.
-Selim’e sor Yakup çocuk çıkmış mı apartmandan?
-Kaç yaşlarında?
-Üç.
-Hanımefendi sizde eve bir daha bakın, dışarıda polis memuru var bir yere gidemez merak etmeyin.
Yakup dışarıya çıkıp polis arabasının yanında dikilen Selim’e seslendi.
-Abi kapıdan çocuk çıktı mı?
-Yok, Abi çocuk görmedim ben.
-Bahçeye bakalım adı Yasmin’miş.
Selim ve Yakup bahçeyi aramaya başladı bir yandan da “Yasmin Yasmin” diye bağırıyorlardı.
Birinci kat penceresinden dışarı sarkmış polis memurlarını seyreden Cemil Bey eşine seslendi.
-Sevim koş koş. Bu apartmana akıllı giren deli çıkıyor polisler hırsızı bıraktı alt kattaki kız kurusu Nimet’in uyuz kedisini arıyor.
-Gecenin bir yarısı ne yapıyorsun sen camda gir içeri Allah’ın cezası.
Yakup;
-Dur bakayım sen, ne kedisi.
-Yasmin’i aramıyor musunuz? Kedi işte o kedi.
Yakup apartman kapısını aralayıp Şevket’e;
-Abi, Yasmin çocuk değilmiş kediymiş kedi.
Nimet hanım Şevket’in konuşmasına izin vermeden atıldı.
- “Ne var kediyse benim çocuğum o” dedi. Apartmanın bodrum katına kedisine bakmaya inerken.
Şevket;
- Hanımefendi devletin polisini bir kedinin peşinden koşturdunuz ya...
Nimet hanım Yasmin kucağında büyük bir gururla bodrum katın merdivenlerinden çıkıp;
-Siz benim Yasmin’imi beğenmeye durun ama o sizin hırsızınızı yakaladı dedi.
-Nasıl yakaladı.
-Adam aşağıda bodrumun köşesine sinmiş oturuyor.