Ihlamur Ağacı
Büsbütün yorulmuş bir vaziyette dinlenmek için çömelip oturduğu ağacın ıhlamur ağacı* olduğunu görünce bu hayatta tesadüf diye bir şeyin olmayıp tevafukun var olduğunu bir kez daha anladı. Son zamanlarda üst üste yaşadığı kayıplar onun ruh halini çok etkilemişti.
Akşamdan kavurup, sabaha savuran biri olmamıştı hiçbir zaman buna rağmen halen benim diyebileceği ne bir evi ne de bir arabası vardı bu şehirde. Tüm bunların üstüne bankada biriktirdiği parasını da son günlerde çokça kişiyi kandıran dolandırıcılara kaptırmış olmanın üzüntüsü ile iyice hayata küsmüştü.
Neye uğradığını bilmeden geçirdiği birkaç günün ardından, şehre gelmiş olmakla hata ettiğini, mutlu olmak için mekân değişikliğine, yeni insanlara, kaybettiklerinin gerçek sahibinin kendisi olmadığına, kendisinin ancak kendi mutluluğuna sebep olabilecek tek kişi olduğuna karar verip, babaannesinden kalan küçük çiftliğine döndüğünden beri bambaşka biri olmuştu.
Uzun lafın kısası artık kaderini seviyordu, bu bir teslimiyet veya boyun eğmek değil, her sonun bir başlangıcı olduğunu bilmek demekti.
*Baltık mitolojisinde kader tanrıçası Laima’nın simgesi ıhlamur ağacıdır.