Anneden Bir Masal

Çocuklar ne kadar büyürse büyüsün anneler çocuklarının büyüdüğünün farkına varmak istemezler. Hatta çocuklarının çocukları olsa bile. Tabi torunların yeri onlarda her zaman farklıdır o ayrı. Büyüyen çocuklar da anne kucağı sıcaklığını aramaz değil.  Ben de anne kucağı sıcaklığını her zaman arayanlardanım.
Gecenin saat kaçıydı hatırlamıyorum. Ah, bu unutkanlık! Kızımla annemin dizinin dibinde oturmuş ondan geçmişi dinliyoruz. “Sultanım bize masal anlatsana.” diyorum canım anneme. Kızım da “ Hadi anneanne!” diyerek bana katılıyor. Pamuk mu pamuk anne yüreği bizi kırar mı, başlıyor anlatmaya. Kızımla hemen ses kaydı alıyoruz. Yoksa ben masalı da unuturum saati unuttuğum gibi.
Bir varmış, bir yokmuş. Armut kavakta, menekşe söğütte iken, ayı kuyruğunu sallar iken, kurtlar ile kuzular kucaklaşıp öpüşürken, pire masal kapmak için gökyüzünde sıçrarken köyün birinde bir kızcağız kestane toplamak için ağaca çıkmış. Öteden bir yerden bir ayıcık gelmiş. Kızım bana kestane atıver demiş. Kız ayıcığa bir kestane atmış. Ayıcık “ O benim çişime düştü.” demiş. Ayıcık kızdan bir kestane daha istemiş. Kız ayıcığa bir kestane daha atmış. Ayıcık “ O benim b… düştü.” demiş. Ayıcık, kızdan alçağa inip öyle kestane atmasını istemiş. Kız ağaçta olduğu yerden biraz aşağıya inip bir kestane daha atmış ayıya. Ayıcık bu sefer de kıza “Kızım o çamura düştü. En alçağa inip öyle at.” demiş. Kız ayının dediğini yapıp daha da aşağıya doğru indiğinde ayı, kızın bacağından yakalamış ve yanındaki çuvala kızı koymuş. Başlamış kulübesine doğru yol almaya.
Yol boyunca konuşmadan duramayan ayı, kıza “Soracağım bilmeceleri bilebilecek misin bakalım.” demiş ve başlamış bilmece sormaya:
“Dağdan gelir taht gibi.  
Kolları var budak gibi.                                                                                    
Eğilmiş su içiyor.
Bağırır oğlak gibi.”
Kız düşünmüş, düşünmüş, düşünmüş ama bir türlü aklına bir şey gelmiyormuş. Ayıya sorduğu bilmecenin cevabını bilmediğini ve cevabın ne olduğunu sormuş. Ayıcık, kıza “Cevabını kulübeye varınca söyleyeceğim.” diyerek bir bilmece daha sormuş:
“Kapı arkasına saç koydum.
Geleni gideni aç koydum.”
Kız bu bilmeceyi daha önce babaannesinden duymuş ve cevabını öğrenmişmiş. Hemen ayıya heyecanla dolu bir sesle “Bunu biliyorum, bunu biliyorum!” diyerek cevabı vermiş. Ayıcık, kıza “Aferin kızım sana .” demiş ve yeni bir bilmece daha sormuş:
“Bıldırcın budunu kaşır, bulduğunu bana taşır.”
Kızcağız yine epeyce düşündükten sonra bilemediğini ayıya söylemiş. Ayıcık, kıza cevabını kulübeye varınca vereceğini söyleyerek bir bilmece daha sormuş:
“Uzun uzun urganlar, ucunda kara şeytanlar.”
Zavallı kız bu bilmeceyi de daha önce hiç duymamış. Ayıya “Birazcık düşüneyim.” demiş.
Tam da o sırada bir dere kenarından geçiyorlarmış. Ayıcık, kızcağıza “Sen düşüne dur, ben şu dereden akşam yemeği için balık tutayım.” demiş ve içinde kızın olduğu çuvalı sırtından indirip yere koymuş. Derenin içine girip başlamış balık yakalamak için oradan oraya koşuşturmaya.  O kadar çok uğraşmasına rağmen hiç balık tutamamış. Çok da yorulmuş. Derenin içinden çıkmış, çuvalın yanına gelmiş ve kıza “Çok yoruldum, biraz dinleneyim de öyle yola devam edelim.” demiş. Demiş de yorgunluktan dinlenirken uyuyakalmış. Ayının horlama sesini duyan kız hemen çuvalın ağzını açmış ve çuvaldan çıkmış. Yerdeki kestane kirpilerini hızlıca çuvala doldurmuş ve bir ağacın arkasına saklanmış. Ayıcık bir müddet sonra uyanmış. Çuvalı sırtına alıp yola koyulmuş. Kıza bilmecenin cevabını sormuş. Kızdan ses gelmeyince “Hâlâ düşünüyor galiba.” demiş kendi kendine. Yürüdükçe kestane kirpileri sırtına batmaya başlamış. Kıza “Kızım tırnakların çok uzamış, kulübeye gidince onları kesivereyim.” demiş. Kızdan yine cevap gelmeyince herhalde o da uyuyakaldı diye düşünmüş.
Ayıcık az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş. Bir dağ başında ağaçların arasındaki kulübesine varmış. Çuvalı yere koymuş. Kıza “Kulübeme geldik. Çuvaldan çık da tırnaklarını keselim. Sonra da sana bilmecelerin cevabını söyleyeyim.” demiş. Ayıcık çuvalın ağzını açtığı gibi kestane kirpileriyle karşılaşmış. Ah etmiş, vah etmiş. Yapacak bir şey olmadığını anlayınca yerden bir taş alıp başlamış kestane kirpilerini kırmaya. Kirpilerin içinden çıkan kestaneleri yiyerek karnını doyurmuş. Umduğu ile değil bulduğu ile yetinmiş.
Anlatması annemden. Ses kaydı kızımdan. Yazıya geçirmesi benden. Balkonda üşümeğeyim diye omzuma örtülen şal anne sıcaklığından. Beğenmek ve bilmecelerin cevabını bilmek sevgili okuyanlardan…



Annem Ayşe Sevilmiş'den alıntıdır. Kendisine çok teşekkür ederim.


İlginizi Çekebilir

Cumhuriyet ve Kadın

Aylin KAYA USTAMEHMETOĞLU

Karşıt Kutuplar

Arzu AYMAN