Dert Sahibi Olmak

"Adam, aldırma da geç git."diyemem, aldırırım. Küçüklüğümden beri bir şeyleri kendime dert edinmeden, topluma nasıl faydalı olacağımı düşünmeden duramam.
12-13 yaşlarımdayken tarih kitapları okumayı çok severdim. Atalarımız imrenilesi bir medeniyet kurmuş. Geniş topraklar, güçlü ordular, döneme göre gelişmiş ilim ve teknoloji, ahlaklı bir toplum, güçlü adalet sistemi… Keşke günümüzde de böyle olsaydık, derdim. Toplumumuzda genç yaşlı her insan gibi şikayetçiydim. Sonraları diğer insanlardan farklı olarak bir şeyler yapmaya karar verdim. Tarihteki başarılı insanlar da bizim gibi et ve kemik değil miydi? Böylece düşüncelerim, imrenişlerim planlara dönüştü. O dönem için elimden plan yapmak dışında bir şey gelmiyordu. "Geceye Yenilme" adlı kitabımda bahsetmiştim bu planlardan. Geçirdiğim psikolojik hastalığın da etkisiyle oldukça uçuk planlardı. Malezya merkezli tüm insanlığın iyiliği için, savaşların bitmesi için çalışacak bir teşkilat kurmak vesaire… Uçuk da olsa bu planlar değerliydi. En azından bir şeyler yapmaya çalışıyordum çocuk aklımla. Bu uçuk planlar zamanla mantık çerçevesine oturacaktı zaten, oturdu da… Daha sonra üniversite okuduğum yıllarda hayli olgunlaşmıştım. Yeni kavramlar öğrenmiş, yeni ortamlarda kendimi geliştirmiştim. Sonra ağır depresyon yüzünden okulu bıraktım ama konumuz bu değil. Şimdi hala güzel projelerim var. Sivil toplum kuruluşlarında yer almak, çocuk edebiyatına yönelerek yaşça küçük kardeşlerime ulaşmak gibi.
O dönem için elimden plan yapmak dışında bir şey gelmediğini söyledim ya hani. Aslında bu bir yanılgı. Kendimi değiştirip geliştirmeden toplumu değiştirebileceğimi düşünmek apayrı bir yanılgı. Bol okumalıydım, kendime yatırım yapmalıydım. Bütün gençler yapmalı. Bütün gençler dert sahibi olmalı diye düşünüyorum. Ülkemiz için ve insanlık için… Kırıp dökmeden tartışmalı, çözümler geliştirmeli, çalışmalı, üretmeliyiz. Laboratuvarda ve kütüphanede daha çok zaman geçirmeliyiz. Bu ülke böyle kurtulur. Eskiden büyüklerimiz kızardı ya bunları konuşunca "Sana mı kaldı?" diye. Tam olarak "Bana kaldı, hepimize kaldı." diye düşünüyorum.

İlginizi Çekebilir

Huzurun Portresi

Tunahan ALAFTEKİN

Beyoğlu'nun Gizemi

Çağrı ÇANKAYA

AŞKA AFORİZMA

Armağan CENGİZ