BUL-AŞ

 

Burada ayrı kilitler, ayrı kapılar ve ayrı odalar var.

Ayrı isimler, ayrı kimlikler ve soylar var.

Ayrı sınıflar, ayrı meslekler, ayrı inançlar var.

Fakat hepimiz aynı evin içinde yaşıyoruz: Dünya...

Her ne kadar herkes duvarlar, kıyafetler, tenler ve sözlerin ardına gizleyebiliyor olsa da gerçekleri, kendisinden gizleyemiyor.

Yalan bir hayat yaşamaya kendini ikna etmiş milyarlarca insanı başka ne meraklandırabilirdi ki?

Her şeyin "biz onu nasıl yapmayı öğrendiysek öyle olması gerektiği" yanılgısından başka türlü nasıl uyanabilirdik?

Kendinde katlanamadığı tüm yüzleriyle birlikte bir odaya kapatılmasa insan, hiçbir sorunu yokmuş gibi davranmaya devam edecekti...

Gerçek şu ki, herkes delirmeye müsait.

İnsanı "sağlıklı" kılan, kendini kandırmakta ne kadar usta olabildiği.

Bu yüzden hepimizi ilgilendiren bir sorun karşısında, işte bu kadar telaşlıyız.

Çünkü bu sorun gizlenemiyor, o yokmuş gibi davranamıyoruz.

En iyi bildiğimiz şeylerin bu sorun karşısında bir hükmü yok.

Çünkü o; çok yeni ve henüz yeterince bilinmiyor.

Üstelik maddi imkanlarımız da bizi onun karşısında daha güçlü kılmıyor.

Çünkü ondan gizlenirken ne kadar istesek de yeterince özgür olamıyoruz.

Özgür olamadığımız için de ondan ne denli korunabildiğimizin de bir müddet sonra önemi kalmıyor.

Korku virüsten daha güçlü ve onun ulaşamadığı yerlere de bulaştı.

Ölüm yakınlaşınca, eski kaygılarımız önemsizleşti.

Çoğu insan 'öylesine' devam ettirdiği ilişkilerini bitirme konusunda artık çok daha cesur.

"Ben hala 6 ay önceki kişiyim" diyebilecek olan var mı?

Değişmeye hiç niyeti olmayanlarımız bile değişmek zorunda kaldı.

Yaşam hakkında aslında hiçbir şey bilmediğimizi anlamak ve en baştan öğrenmeye gönüllü olmak için ille de ölüm korkusu gerekiyor...

Belki o bile yetmeyecek.

Bu salgın hepimize o kadar çok şey öğretti ki, bir gün etkisini kaybettiğinde ardında eskisinden çok daha duyarlı ve kalender insanlar bırakacağından eminim.

Elimizdeki mikropları öldürmek için gösterdiğimiz çabayı, zihnimizdeki mikropları öldürmek için de gösterebilirsek ne ala!

Çünkü artık Ayşe'nin Fatma'nın Mehmet'in Osman'ın nasıl kişiler olduğundan çok daha büyük bir meselemiz var; aslında kim olduğumuz ve bundan sonraki hayatımızın nasıl olacağı...

Her şeye rağmen daha sakin atan bir kalp için, hala alabiliyorken derin derin nefesler almayı ihmal etmeyelim.

Birlikte iyileşeceğiz, söz...



İlginizi Çekebilir

Uyanışa Ramak Kala

Tennur BAYDEMİR

Can Suyu

Adem TAVUKÇUOĞLU

Gayya Kuyusu

Banu ÖZÜGÜL