Can Suyu

Papatya arkadaşlarımla beraber bir deniz fenerinin gölgesinde dinlenen mutlu, kalabalık bir aileydik. Günlerimiz aynı rutinde kısacık ömürlerimizi şöyle bir okşayarak geçer giderdi.

Günlerden bir gün mutlulukları bedenlerinden fışkıran genç bir çift, sık ağaçların arasından saklana saklana gizlice gelip, üzerimize uzandılar.

Adam gözlerini kadının deniz rengi gözlerinden, ellerini papatya beyazı ellerinden ayırmıyordu. Geleceklerinden bahsediyorlardı.

Adam üniformalı bir subaydı. Ayrıca, ülkede yeni oynanmaya başlanan futbol denilen bir sporda semt takımının oyuncusuydu. Hatta bu takım kurulurken ilk renklerini fenerin bahçesinin örtüsü olan biz papatyalardan almıştı. Takımın adı Fenerbahçe idi.

Uzun uzun bakışmalar, öpüşmeler, kısacık kucaklaşmalar ile geçen saatler hızla geride kaldı. Ayrılık saati geldiğinde adam uzandı ve beni kopardı.

Ben önce (defalarca şahit olduğum gibi) benimle fal açacak sandım. Çoğu insan kendi kendini kandırır çünkü “seviyor” diye başlayan papatya falları her zaman “seviyor” çıkar çünkü bizim yapraklarımız tek sayıdadır. Boş yere kırarsınız kanadımızı kolumuzu. Ancak böyle yapmadı adam. Beni kadına uzattı.

Belki bunu da bilmezsiniz ama biz ancak topraktan koparıldığımızda kokarız ve de çok güzel kokarız.

Kadın adamın gözlerinden gözlerini ayırmadan beni elinden aldı, uzun uzun kokladı ve yanında taşıdığı kitabın arasına koydu.

Sevdiği erkek Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın Trakya cephesinde görevli bir subaydı. Fenerbahçe’nin halka moral aşılamak için zaman zaman işgal kuvvetleri ile yaptığı maçlara yetişmek için Edirne-Kadıköy arasında mekik dokumaya başlamıştı. Fenerbahçe bu maçların büyük çoğunluğunu kazanarak her iki cenahta da görevini layıkıyla yapıyordu.

Bense yârini bekleyen kızın evinde en sevdiği romanın arasında iyice kurumuş ama hâlâ canlı bedenimdeyim. Kız, zaman zaman benim olduğum sayfayı açar, narin gövdemi incitmeden dalgın dalgın beni okşar dururdu.

Birbirinden farksız birkaç ay sonunda bir gün zayıf gövdeme küçük bir can suyunun değdiğini hissettim.

Evde olduğumuz için önce şaşırdım bu beklenmedik yağmura ama sonradan öğrendiğime göre beni ıslatan, cephenin sakinliğinden istifade ederek o cuma Fenerbahçe’nin işgal kuvvetleri ile yapacağı maça yetişmek üzere yola çıkmışken, ayrılıkçı bir çete tarafından pusuda şehit edilen yavuklusuna ağlayan kadının gözyaşlarıydı.


İlginizi Çekebilir

Beni Unutma

Işın GÜVEL

Ayasofya

Sonay SALMAN

Cennetten Kovulan

Armağan CENGİZ