Fesleğen
Ben çocukken en çok dedemle oynardım. Her yaz, okullar kapanır kapanmaz annemle babam beni dedeme götürür birkaç gün kaldıktan sonra şehirdeki evimize geri dönerlerdi. İkisi de çok çalışırdı. Bu yüzden benimle geçirecek zamanları pek olmazdı. Bu mecburi buluşmadan şikayetçi de değildim.
Nazik, çocuksu ve neşeli bir adamdı dedem. Öyle güzel severdi ki yaz tatilini iple çekerdim. Söylediklerine göre annem de bu evde doğmuş ve büyümüştü. Bahçedeki salıncakta kaç kez uyuyakalmıştı benim gibi. Bana her baktığında annemin küçüklüğünü gören dedem bazen gözyaşlarıyla bazen de gülerek anlatırdı hatıralarını. Zaman çabuk geçiyor derdi. Dedem haklıydı, zaman o evde öyle hızlı geçerdi ki yazın nasıl bittiğini hiç anlamazdım.
İki katlı, beyaz boyalı bir Rum evinde geçen günlerimi, okula döndüğümde ballandıra ballandıra yazardım tatil ödevime. Tüm sınıf kumdan kaleleri, iskeledeki gemileri, dedemin bahçesini merak ederdi.
Çarşıdaki meşhur balıkçıdan aldığımız çipuraların bile tadı, dedemin masasında bir başka lezzetli olurdu. Annem bile öyle güzelini yapamazdı. Her defasında şaka ile karışık dedeme söylenirdi:
"Bir türlü tarifini vermedin, senin dediğin gibi soğanı da limonu da içine koyup fırına öyle atıyorum ama nedense benimki böyle lezzetli olmuyor. Benden sır gibi saklıyorsun içine ne koyduğunu. "
" Kızım herkesin elinin lezzeti başkadır, annen de bir türlü yapamazdı senin gibi söylenirdi. " diyerek bana bakıp göz kırpar sonra da saçımı okşayarak uzaklara dalardı. Anneannemi özlediğini ve içinden keşke şu an yanımızda olsaydı diye geçirdiğini hepimiz bilirdik.
Köyün sokaklarında dolaşırken adım başı tanıdık durdurur ayak üstü sohbet eder, kapısından geleni gideni eksik olmazdı. Benim geldiğimi duyan komşular koca yaz evi kekler, böreklerle donatırdı. Her gelen beni anneanneme benzetirdi, tanıyamadığım o güzel kadını anlatırlardı bana. Anneannemle dedemin duvarda asılı bir fotoğrafı vardı, boydan çekilmiş el ele. Arada bir bakar onunla konuşurdum. Ben doğmadan önce öldüğü ve dedemi yalnız bıraktığı için küser iki saat sonra yine fotoğrafın önüne gelerek barışırdım.
Dedemden bir karış kısa boyuyla karşımda siyah beyaz duran fotoğrafında, benim bu halime güler gibi bakardı gözleri. Dedemin elini hiç bırakmayacakmış gibi tutmasından birbirlerini ne kadar çok sevdiklerini hissederdim.
Anneannemin yapamadığı ne varsa dedem üstlenir iki kişilik severdi beni. Hizmette de sınır tanımaz sabah çiçekleri sular, bahçedeki masaya kahvaltıyı hazırlar ağaçtan meyve koparır önce bana sonra mahallenin çocuklarına dağıtırdı.
Tatilin bitmesine bir hafta kalmıştı. O sabah gözlerimi açtığımda ne bahçeden su sesi geliyordu ne de mutfaktan bir tıkırtı, içimi ürperten bir sessizlikti bu, koşarak dedemin odasına gittim. Uyuduğunu görünce rahatlasam da seslendiğimde uyanmayınca annemi arayıp durumu bildirdim. Annem "Deden iyice yaşlandı, korkma birazdan uyanır sen komşulara haber ver ben de hemen geliyorum" dedi. Telefonu kapattığımda söyleneni yapsam da içimdeki huzursuzluk hiç bitmedi.
Komşuların gelmesiyle uyanan dedemin boynuna sarılıp "Beni bırakma sen de anneannem gibi gitme dede "diyerek ağlamaya başladım. Odadaki herkes çok duygulanmıştı, dedem için hazırladığım kahvaltı tepsisini görünce daha da duygulanıp havayı yumuşatmak için:
"Oo artık sıra torunda, sen emekli oldun Seyit Ali, bak gurur duy büyümüş de sana kahvaltı hazırlamış" diyerek gülümsediler.
Dedem de çok duygulanmıştı. Şeffaf bir kutu gibi her şeyi apaçık anlatan dedem o gün sözcükleri gizliyor, ne söyleyeceğini bilemiyordu.
Akşama doğru annemler geldi. Dedemi hastaneye götürdük. Ertesi sabah gözlerinin rengi kendine gelmiş gibi görünüyordu, mutlu olsun diye:
"Bahçedeki çiçekleri suladım, kapının önünü de süpürdüm, yeter ki sen iyileş. Bütün işleri ben yaparım." dedim. Gülümsedi, elini uzattı ve yine uykuya daldı. Akşama doğru uyandığını görünce yanına gidip elinden tuttum. Dedem fısıldadı" sana bir sır vereyim mi? "
Sanki gizli bir haritanın yerini öğrenecekmiş gibi merakla kulağına doğru eğildim. " Fesleğen, içine fesleğen koyuyordum." dedi.
"Yaa dedeeee, ben de çok önemli bir şey söyleceksin sandım."
" SENİ ÇOK SEVİYORUM" dedi.
"Ben de seni çok seviyorum dedeciğim. " diyebildim. Ağlamaktan konuşamıyordum. "Duvardaki resmin arkasında " dedi ve derin bir nefes alıp verdikten sonra bir daha hiç uyanamayacağı bir uykuya daldı. Dedemi de anneannemin yanına, ait olduğu yere gömdük. Eve geldiğimizde bahçe kapısının rengi solmuş, duvarları yıkılmış gibi duran bu beyaz boyalı evi de kapkara bir matem havası sarmıştı. Fotoğrafın önünde oturup uzun bir süre ağladım. Annem yanıma geldiğinde ona sarılıp " Fesleğen" dedim. "İnanabiliyor musun anne ölmeden önce balığın İçine fesleğen koyduğunu söyledi.” Annemle ağlarken gülüştük. "Bir de fotoğrafın arkasına bak dedi "
Annem şaşırdı duvardaki fotoğrafı indirdi. Arkasında bir mektup buldu.
"Yüksek sesle oku ben de duymak istiyorum." Annem elimi tuttu ve titreyen sesiyle okumaya başladı:
İnsanları sevmekten vazgeçme çocuk! Seni kırsalar bile sev, kulağa kötü geliyor biliyorum ama sev onları ve affet...
Affetmediğin herkes bir gün sırtında bir kambur olur. Sürekli geçmişle yaşar, adımlarını geleceğe atamazsın.
İnanmaktan da vazgeçme! Neyi hayal ediyorsan gerçek olacağına inanarak yaşa. Hayali olmadan yaşayanlar yolun sonuna geldiğinde pişmanlıklarıyla yüzleşir.
Herkesten önce kendini tanı, kim olduğunu ve ne istediğini bil. Ne istediğini bilenler, bilmeyenlerden öndedir her zaman. Kalp hayatın eleği gibidir. Bazen insanları elemen gerekecek. Gerçek dostlar çıkarlarını düşünmeden seni sever. Bunu unutma.
Sana anlattığım masalları da unutma, onlar hep mutlu sonla biten masallardı. Güzel düşünürsen senin de masalın mutlu biter. Ağladığında neden ağladığını düşün, gözlerindeki denizi kurutmaya değer mi? Otur ve yüzündeki sahilin kıyısında düşlerini yüzdür. Kumdan kaleler yap ama hiçbirinin içine hapsetme kendini. Bırak gemilerde batan acıların olsun. Kalelerde insanların kötülüğü kalsın. Sen gül ve yola devam et. Sevdiğin bir şiiri ezberle, çok yaz çok oku çok çalış ama çocuklarına da vakit ayır, annen gibi kuma gömme kafanı... İyi bir partnerin varsa dans etmek güzeldir. Büyüdüğünde seni anlayan birine âşık ol. Fotoğrafa bakıp anneannene küstüğün gibi bana da küsme. Seçme şansım olsaydı, seni her yaz o bahçede beklerdim. Ağlama sakın, güçlü ol ama en önemlisi iyi bir insan ol çocuk…