Ah Volto Mask
“Hayıııır olmaz, ben balayımı yurt dışında yapmak istiyorum!”
Hakan “Nergis'ciğim, tamam balayımızı yurtdışında yapalım ama kış günü nereye gidelim? Sen güney yarım küre diyorsun ama benim güneş allerjim var.” diyerek yırtmaya daha doğrusu ucuza getirmeye çalıştı. Belki de bunu gördüğü için Nergis ille de yurtdışı diye diretiyordu.
Engin kız arkadaşına sürpriz evlenme teklifi yapacaktı. Uzun süre düşünmüştü nasıl farklı olabilir diye. Tanışmalarına sebep olan fotoğraf kulübü, Venedik’e maske festivalinde bir tur düzenleyeceğini açıklayınca kafasında bir şimşek çaktı…
“Sevda, şu kulübün düzenlediği maske festivaline Venedik’e gidelim mi? Sen iznini ayarlayabilir misin?” diye sordu.
Engin’in sorusuna adeta atladı Sevda. “Olmasa da yaratırım. Harika fotolar yakalayabiliriz, üstelik kulüple gidersek daha ucuza getiririz” dedi
Para umurunda bile olmayan Engin bir oh çekerken detayları kafasında planlamaya başlamıştı bile.
Engin maske festivali için hem kendine hem Sevda’ya yüz anlamına gelen Volto maske almayı düşündü. Sanki ruh ikizim sensin der gibi birbirlerine benzeyen iki taneyi seçti internetten. Festivalin en cafcaflı anında Sevda’ya “sadece maske değil ruh eşim de sensin” demeyi planladı. Üzerinde Latince “Ruh Eşim Sevda” yazan bir yüzük bile tasarlayıp, siparişini verdi. İple çekiyordu tura çıkacakları günü.
Hakan’ın tarafında işler ağır ilerliyordu hem sanat tarihine düşkün olan Nergis’e uygun hem de ucuz tatil kovaladığı için. Çünkü Nergis’i ancak böyle kandırabilirdi. Nihayet sevdiği kadının bayılacağı türden baştan başa bir İtalya turu buldu. Gerçi ufak bir sorun vardı: tur nikah tarihlerinden önceydi. Bu fiyata bu tur kaçmaz nasıl ikna etsem Nergis’i diye düşünürken Hakan, hiç ummadığı biçimde Nergis bu tatilin üstüne atladı. İçinde yok yoktu, 10 gün, rüya gibi… Ama en çok Venedik ilgisini çekmişti çünkü maske festivaline denk geliyordu. Balayı için her halükârda nasılsa bir çaresine bakarlardı…
Nihayet beklenen gün gelmiş çatmış, birbirine benzemez çiftler Venedik’e varmış odalarında festival için hazırlanıyorlardı. Engin de Hakan da maskelerini alıp dışardaki renkli kalabalığa karışmak için sabırsızlanıyordu.
Hakan biraz yadırgasa da Nergis’i kırmamak için sevdiği kadının özene bezene aldığı maskeyi takmayı kabul etti. “Meydan çok kalabalık olur, Ponte della Paglia’da buluşup oradan San Marco meydanına geçelim, sana bir sürprizim var” diyerek odadan çıktı Hakan.
Engin biraz erken çıkacağını söyleyip saat 11:00de San Marco Meydanı'nda saat kulesinin önünde buluşmayı teklif etti. Daha bir saat vardı. Sevda şaşırsa da herhalde keşif yapacak önden diye düşünüp “tamam”dedi. Hemen sonra “Casanova’nın Ah’lar köprüsünü bul ilk önce” dese de Engin onu duymadan odadan çıktı. Hızlı adımlarla kuleye varmak ve kalabalık iyice çoğalmadan biraz da yardımla bu işi halletmekti amacı. Fotoğrafçılıktan para karşılığı mizansen yapmaya alışıktı. Meydandaki 1700lerin şık kıyafetleri içindeki birkaç kişiden yardım istedi. Nedenini öğrenenler para istemeden kabul ettiler yardım etmeyi. Sanki bir Shakespeare tiyatrosu gibiydi ortam ama onlar tacir değildi. Her şey tamamdı. Sevda gelince başlayacaktı tiyatro zira Engin de onlar gibi tiyatrodan fırlamış, bir Shakespeare karakteri gibi giyinmişti.
Hakan kalas malas da olsa bir sürpriz hazırlamıştı Nergis’e. Gerçi Casanova’nın anılarında daha önce hayatını kurtardığı bir kadınla tanıştığı bir yer olarak aktardığı Saman köprüsünde yani Ponte della Paglia’da buluşmak ne kadar uygundu durumlarına? O an kestiremedi. Meydanda, 1700lerin kıyafetleri içindeki tuttuğu kemancıyla buluştu. Ufak bir serenat yapmak istiyordu Nergis’e Juliet’in İtalyasında. Hoş Venedik’in zindanlarından kaçmayı başaran Casanova’sı meşhurdu ama o kendini Verona’nın Romeo’su olarak görüyordu. Bilincinin altı ile üstü kavga halinde gibi olan Hakan yaman çelişkiler içindeydi. Sahi gerçekte bir Casanova mıydı, yoksa Romeo mu?
Her iki çift de hazırdı avını bekleyen avcılar gibi.
Ve işte o an gelmişti. Köprüden gelen Sevda idi. Maskesi ne de çok yakışmıştı. Güzelliği karşısında Engin kuleye varmasını beklemeden oyununu erken sahnelemek istedi. Bir el işaretiyle amatör tiyatrocuları andıran ekibine başlama işaretini gönderdi. Sipario e Sceng (Perde ve Sahne) … Sevda çok şaşkın hallerdeydi. Hiç de kendi gibi değildi sanki. Niye ki diye içinden geçirdi Engin ama çok da alırmadan oyununa devam etti. Bir şeyler diyordu ama o esnada devreye bir kemancı girmişti. Engin anlamadı kadının dediklerini. Ama bedavadan kemancı iyidir diye geçirdi içinden. Sahnelenen tiyatro en sonunda Engin’in diz çöküp “Benimle evlenir misin RUH EŞİM” tiradıyla yüzüğü Sevda’ya uzatmasıyla son buldu….
Acaba? …
İşte tam o anda Hakan tanımadığı 1700'lerin kılığındaki adama adeta uçarak yumruk attı. Neye uğradığını anlamayan Engin yere yapıştı. Kadın maskesini çıkarmış bir Engin’e bir Hakan’a laf anlatmaya çalışıyordu. O anda Kadın ne olduğunu anlamadan arkasından adeta bir yumrukla itildi. Ve Engin’in üstüne düştü. Ortalık karıştı. Herkes birbirine bağırıyordu. Engin üstüne düşen kadının Sevda olmadığını görünce “sen de kimsin” dedi gayri ihtiyari. Hakan hem Nergis’e bağırıyor, “bu adam kim, ne işin var üstünde” derken, Engin’e de “bu kadını nerden tanıyorsun, utanmıyor musun evlenecek bir kadına bunu yapmaya” diye ağzından köpükler saçarak bağırıyordu. Engin ise Sevda sandığı Nergis’e “çabuk kalk üstümden” diye sesini duyurmaya çalışırken gerçek Sevda da sahneye çıkmış “beni bu kaknemle mi aldatıyorsun, o yüzden mi erken çıktın odadan, utanmaz seni ikimizi bari aynı yere çağırmasaydın” diye bas bas bağırıyordu. Ortalık curcunaya dönmüştü çünkü kimse kimseyi dinlemeden sadece içindeki varsayımları kusuyordu. İşte bazen gözün görse de gerçek çok farklı olabiliyordu. Engin’in gözü morarmış, Hakan’ın dizi acı bir tekmeyle yaralanmış, kemancının kemanı kırılmış, Nergis’in ağlamaktan tüm makyajı akmış saçı başı yolunmuş darmadağın olmuş, Sevda’nın ise tırnakları kırılmış, ruju bütün suratına yayılmış soytarıya dönmüş, binbir zahmetle hazırlanan mizansen kaosa dönmüş, en kötüsü özel tasarım yüzük kaybolmuştu.
Acaba en kötüsü mü?
Polis kalabalık grubu nezarete aldı. Herkes dinlendikten sonra talihsiz olaylar zinciri anlaşılmış, suçlunun birbirinin aynı çift maskeler olduğu ortaya çıkmış, saatler sonra herkes serbest bırakılmıştı. Olaya öyle ya da böyle dahil herkes birbirinden özür diliyordu şimdi. Yardım teklifini kabul eden İtalyanlar pişman olmuş, kemancı homurdanıyordu. Hakan her şeyin sorumlusunun kendisi olduğunu söyleyip herkesi akşam yemeğe davet etti. Sevda eksik kalmadığını belirtip Hakan’a eşlik etmeyi teklif etti.
Engin’in günün kalanında o garip olaydan daha doğrusu daha önce göremediklerini gördükten sonra düşünceleri eskisi gibi “ruh eşim” sevdalısı değildi. İnsan âşık olunca gerçekten kör mü oluyordu? Ya da aşk gerçeklerin önüne bir perde miydi acaba? Belki de yüzüğün kaybolması bir işaretti. “Gerçek ruh eşini bulsun” diye geçirdi aklından.
Yemekte tam kadehler kaldırılırken Nergis “cebimden bakın ne çıktı” diyerek özel tasarım yüzükle Engin’e döndü.