Babamın Süveteri
“Abla babamın süveteri nerede?” Reyhan, telaşla başını mutfak kapısından uzattı.
“Ne yapacaksın şimdi babamın süveterini?”
“Bugünkü görüşmede giyeceğim.” Reyhan bir an durakladı. Babalarını kaybedeli Altı ay olmuştu ve Kuzey hâlâ bu durumu kabullenemiyordu. Sessiz sakin olan kardeşi iyice içine dönmüştü. Birkaç kere kardeşiyle konuşmayı denemiş sonra onun kapalı dünyasına giremeyeceğini anlayınca, onu daha fazla üzmemek için geri çekilmişti ama bu sefer konuşacaktı. Derin bir nefes alıp;
“Kuzey artık seninle konuşmalıyız!”
“Ne söyleyeceğini biliyorum abla ve ben konuşmak istemiyorum.” Reyhan kararlıydı. Kardeşinin elini tutup koltuğa oturttu.
“Gel lütfen, bu yas sürecini hâlâ atlatamadığını görüyorum ama artık kabullenmeliyiz değil mi? Önce annem, sonra babam bu çok üzücü, ben de zorlanıyorum ama yapacak bir şey yok. Kader, ne mutlu ki biz beraberiz. Bu süreci birlikte el ele verip atlatacağız. Toparlan artık. Bugünkü iş görüşmesi olumlu geçer de yeni bir başlangıca adım atarsın.” Kuzey isyanla ayağa kalktı.
“Abla, sence bu durum tuhaf değil mi? Sapa sağlam annem bir anda ölüyor, ardından babam onun acısına dayanamayıp intihar ediyor. Kader mi şimdi bu? Oturup hiçbir şey olmamış gibi yaşayacak mıyız?”
“Oğlum, takdiri ilahi ne diyelim.”
“Of! Abla öyle değil. Onların ölümünde babamın o iş yaptığı adamların parmağı olduğunu düşünüyorum. Bunun hesabını verecekler.” Reyhan fal taşı gibi açılmış gözleriyle kardeşine baktı. İçinden “Delirmiş bu.” diye düşündü.
“Hadi kalk, süveteri ver bana.” Reyhan istemeyerek kalkıp içeri odaya geçti. Sandığı kaldırıp özenle katlanmış bohçadan gri renkli, üzeri baklava desenli süveteri çıkarttı. Babalarının üzerinden hiç çıkarmadığı hatta son nefesini verirken bile üzerinde olan süveteri bir daha inceledi, kan lekesi hiç görünmüyordu. İstemeyerek Kuzey’e uzattı.
“Al bakalım.” Kuzey onun ekşimiş suratına bakıp yanağına bir öpücük kondurdu.
“Bunu ona yapanları bulacağım abla.” Reyhan kardeşinin bir buhran içinde olduğunu bildiğinden onu üzmemek için daha fazla üzerine gitmedi. Kuzey, beyaz gömleğinin üstüne süveteri geçirip babasının kullandığı losyonu sürdü. Ceketini de giyip evden çıktı. Reyhan hemen pencereye koşup caddede kaybolana kadar küçük adımlarla ilerleyen babasının kopyası olmuş genç adama umutsuzca baktı. “İnşallah bu görüşme olumlu geçer de üzerindeki sis kalkar, saçma sapan düşüncelerin içinde kavrulup kalmaz.”
Kuzey süveteri giydiğinden beri üzerine bir heybet, cesaret gelmişti. Yolda geçen zamanda adım adım değişime uğradığını hissetti. Öyle ki babasının iş yaptığı adamların iş yerine geldiğinde de cesareti bir dirhem eksilmemişti. Sabahki süklüm püklüm çocuk olsa tırsar giderdi oysaki. Adamlarla görüşürken birden süveter onu sıkmaya başladı, belli etmemeye çalıştı ama tüm bedeni bir mengene gibi sıkılıyordu. Nefes dahi alamaz durumdaydı. Bunu bir işaret olarak aldı.
Babası banka müdürüydü, yasa dışı işler yapan kişilere istemeyerek bulaşmıştı. Kuzey, bir keresinde babasının annesiyle dertleştiğini duymuştu. “Kolumu bir uzattım şimdi de geri alamıyorum. Öyle karanlık, pislikler ki!” Kuzey bu finans şirketinin sahibi olan adamların şirketine uzun zamandır girmek istiyordu. İlan açılınca da hemen başvurdu. İki ay gibi kısa sürede de gözlerine girdi. Tabii bunda süveterin de katkısı vardı. Süveter onun yol göstericisi olmuş, sihriyle her şeyi apaçık ortaya döküyordu.
İşten geldiği bir akşam odasına çekilip süveteri tam çıkaracakken süveter buna izin vermedi, yine onu sıkmaya, sarsmaya başladı. Bir sis bulutu odaya çöktü. Babasıyla adamların ne yaşadıkları sahne sahne gözünün önüne geldi. Babasının sesini duyuyordu.
“Artık sizinle çalışmayacağım. Sizin gibi pisliklere bulaştığım için kendimden utanıyorum ama artık yeter. Benden bu kadar.”
“Bu o kadar kolay değil Arif Bey. Şirketin bütün gizli şifreli sizde, bizi ihbar etmeyeceğiniz ne malum.” İki tarafta şiddetle tartıştı. Arif Bey günlerce bir çıkış yolu bulmaya çalıştı. Bu arada acımasız adamlar jest adı altında eve ilaçlı şampanya gönderdiler. Arif Bey’in gözünden sakındığı karısı ilaçlı içkiyi içtikten kısa bir süre sonra fenalaşıp hayatını kaybetti. Arif Bey bunu öğrendikten sonra dünyası başına yıkıldı hiç suçu olmayan karısı onun yüzünden ölmüştü. Bunun vicdan azabına iki ay ancak dayandı, iki ayın sonunda beylik tabancasıyla başına bir el ateş edip intihar etti. Kuzey olanları bir film gibi izleyip kahroldu. Hele annesinin de bu adamlar tarafından ölmesine iyice kahroldu.
Kuzey, adamların gözüne girmişti. Güvenlerini kazanmıştı. Onların bütün kirli işlerine vakıftı artık. Yaptığı plan tıkır tıkır işliyordu. Bilgisayardan gizli şifreleri çözüp şirketin yasa dışı bütün para transferlerini bozdu. Kısa sürede işlerde bir karmaşa olduğu anlaşıldı. Şirketin sahipleri Kuzey’in odasına girip;
“Neler oluyor Kuzey? Transfer gerçekleşmemiş işler ters yüz oldu. Bana bak, sen bir işler karıştırmıyorsun değil mi? Bak öyleyse buradan ölün çıkar.” Kuzey'in üzerindeki süveter dile gelmişti sanki. Kuzey yerinden ok gibi fırlayıp adamların karşısına dikildi.
“Ne oldu tutuştunuz değil mi? Kara para aklama neymiş size göstereceğim. Babama, anneme yaptığınız yanınıza kâr mı kalacaktı, pislik herifler.” Adamlardan biri belindeki silahı Kuzey’e doğrulttu.
“Bana bak süt bebesi, seni şimdi gebertmeden tüm işleri yoluna koy. Yoksa sonun onlar gibi olur.” Kuzey başındaki silaha aldırmadan onlara direndi. Bir el silah sesi odaya yayıldığında Kuzey’in cansız bedeni yerdeydi. Kuzey’in önceden haber verdiği polisler odaya dalıp olaya suçüstü yapıp adamları tutukladı. Birkaç dakika sonra da Kuzey yerinden sersem bir şekilde kalktı. Süveter çelik bir yelek gibi ona kalkan olmuş, onu korumuştu.