Denemeler 2
“Herkesin gözü dışarıdadır, ben gözümü içime çevirir, içime diker, içimde gezdiririm. Herkes önüne bakar, ben içime bakarım. Benim işim gücüm kendimledir. Hep kendimi seyreder, kendimi yoklar, kendimi tadarım. Herkes kendinden başka şeylerin peşindedir; hep kendinin ötesine gitmek sevdasındadır. Bense kendi içimde yuvarlanıp gidiyorum.”Montaigne
Kendini bilmek için inzivaya çekilmiş bir on altıncı yüzyıl yazarının samimi sorgulamaları bize bambaşka bir dünyanın kapısını aralıyor. Yuvarlanmak biraz da nereye gidildiği bilinmeksizin gitmek anlamı taşıyor. ’Kendi içinde yuvarlanmak’ ise bambaşka bir şey olsa gerek. Hangimiz kendi içimizde yuvarlanıp gidiyoruz? Hangimiz aynı içsel sorgulamaları yapıyoruz? Bu sorgulamalar bizi bize yaklaştırıyor mu? Bugünün dünyasında, bize önerilen hayat biçiminin yılgınlığıyla mı’ yuvarlanıp gidiyoruz işte’ deyiveriyoruz yoksa kendimizde ne var ne yokun anlamlı farkındalığıyla içimizdeki devinimin dışa vurumu olarak mı kullanıyoruz?
“Que sais-je “ “Ne bilirim” İfadesinden de hatırlayacağımız üzere, bilinenin dışında, zihnin ötesinde bir durumdan söz ediyor gibi yazar. İnsan bedeni çok yüksek cevherler içerir. Her insanın içinde potansiyel olarak var olanın, en iyinin, en yetkinin ortaya çıkarılması çaba, dönüşüm ister. Telvin dediğimiz dış etkenlere göre değişen, dışa bakan bir dalgalanma, değişim halinden, temkin dediğimiz kişiliğimizin en üst seviyesi ‘kendi gibi olabilmek’ haline yürür insan. Yani her zerre kemaline. A’mâk-ı Hayâl ‘de, Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi ne güzel ifade etmiştir; ' Âlemde meşhûd olan bu devran tekâmül içindir, kemâl'e doğru.
Varlık’ın gölgesi varlığı gösterir ama kendisi değildir. Platon’un “Politeia” (Devlet) diyalogunda, “Mağara Alegorisi” bölümü, insan ruhunun (psukhê) karanlıktan aydınlığa doğru olan yolculuğunu anlatır. Kendi içimizde ne kadar derine inebilirsek o kadar arınır, sadeleşiriz. İnsanın kendi üzerindeki bilmesi kendisini dönüştürücü bir eylemdir. ‘İşi gücü kendiyle olmak’ günümüzün hayatına dair hiçbir sorumluluğu üstlenmeyip hep başkalarını suçlayan, şikâyet eden, hep gözü dışarıda, beğeni butonunda olan anlayışıyla ne kadar tezat duruyor değil mi?
Eski okült bir deyiş “V.İ.T.R.İ.O.L; Visita Interiora (Interiorem) Terræ (Tellus) Rectificando Invenies Occultum (Operae) Lapidem” der. Anlamı “Dünyanın derinliklerini (içini) ziyaret et, damıtırken (arıtırken) gizli taşı (felsefe taşı’nı) bulacaksın.” dır. Montaigne kendi arayışına bizi de ortak etmiş. Bizde ona uyup öz vatanımıza, aslımıza, aslolana dönsek ne güzel olur. Cevherimiz görünür oldukça bu görkemli buluşmaların muhteşem sessizliğinin müziği yansır her bir katmanımızdan, yaşadığımız dünya da alem de bizimle birlikte güzelleşir.