Kabuk ve Öz

Varlığımız katman katman. Üstlendiğimiz roller, yaşadığımız mekânlar, dostlarımız, yaptığımız iş, dış görünüşümüz, zahire çıkanlar.
Tüm bunların dışında bir de yemyeşil kabuğun altında sert bir kabuk, onun altında asıl öz, yani bâtın durur. Elimizin boyasına aldırmadan açtığımız yeşil kabuk, onun altındaki kabuğu kırmadan ulaşılamayan o öz, yolculuğun hangi diyardandır? Biçimine bakıp seni fark edemeyenlerle aynı âlemde mi yaşarsın? Yoksa rahmet yağmurlarının ülkesindeki bir ağacın sırrını mı taşır kıvrımlı çizgilerin? Hangi küçük çocuğun salıncağının kahkahalarısın? Ya da ağır gölgende zamanı soyarak dalıvermişlerin düşlerinin izini mi sürer yemyeşil yaprakların? Peki içinin içinde ne var?
Hani o insanı erken öldürdüğü söylenen gölgen? Görkemli dallarından süzülüyor güneşin parlak ışıkları narince. “Düşünü değiştir zaman yolcusu’’ diye sesleniyor kabuk. Sessizlik derinleşiyor, başlıyor uzak diyarlara yolculuk.
Ah kutsal yaşam döngüsü! Ah içimizdeki aydınlık! Sönümleniyor dolu dizgin başlayan gün. Sonrası, sonrası ne olsun işte, ay ışığı ve gölgesi yıldızların…

İlginizi Çekebilir

İstanbul'u Hiç Sevmiyorum

Merve YILDIZ ÖZBEK

Paye

Dilek ÇOBAN

Hangisi Sen Ben

Nehir KUZU