Papatya
Bir varmış bir yokmuş
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde
Bembeyaz yapracığı
Sapsarı başı
Narin mi narin yeşil sapı
Tek yapraklı bir papatyacık varmış, uzak mı uzak diyarlardan birinde…
Bi türlü çoğalmazmış yapracıkları
Nerde öbürlerim der hayıflanır dururmuş
Günden güne solmaya başlamış, boynu bükük kalakalmış sapı
Bakmış ki olmayacak o çorak topraklarda
Kalkmış göç eylemiş yollar almış Asya boyunca
Varınca güzel mi güzel bir yurda,
Kök salmaya karar vermiş Anadolu’ya
Gittikçe güçlenmiş sapı
Çoğalmış yapracıkları
Hele ki kadim kent İstanbula kök salınca parlamış iyice sarıbaşı
Yıldan yıla çoğalmış yapracıkları, varmış tam altı yüze
Gel zaman git zaman taşıyamaz olmuş sapı güçlü olsa da bunca yaprağı
Solmaya başlamış
Soldukça düşer düşer ayrılırmış sapından yapracıkları
Kala kala yine kalmış bir yaprakla sap gibi sapının başında
İyice hastalandın, çok gitmez ömrün bitti artık denmiş…
Kararıp solsa da sarıbaşı, yooo demiş, hiddetle
Geldikleri gibi giderler bu hastalığı getirenler
Ve koyulmuş hemen işe…
Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır, demiş
Önce topraktaki parazitleri temizlemiş.
Dökülünce zararlılar İzmir’den denize,
Sap bi kendine gelmiş.
Lakin hastalık da yıkıp geçmiş…
Toprak topraklıktan bezmiş…
Olmaz demiş sarıbaş, yeni gübre lazım
Canlanmalı ki bu toprak canımıza can katmalı
Duymuş sesini sarıbaşın boynu bükük gövde
Umutlanmış bu güzel fikre
Verilmiş el ele, nefes almış toprak yeni ilmiyle
Her yıl bir yaprak eklenmiş genç ve taze
O gün bugündür yüz yeni yaprak çıkmış sarıbaşın çehresinde…
Bilim ve fen sayesinde…
Hadi demişler kutlayalım bu başarımızı…
Coşmuş beyaz yapracıklar
Bağrışmışlar hep bir ağızdan
“Nice nice yüzyıllara…”
Baş tacı, barış tacı olmalı papatyalar,
“Yurtta sulh cihanda sulh” ilmimiz,
Bağımsızlık karakterimiz, ne de olsa…
Bakmayın öyle papatya fallarına
“Seviyor” “Sevmiyor” diye kopara kopara
Hep birlikte güzeliz…