Perdenin Arkasındaki Düşman

Bir perdeyle başladı bu hikaye...

Perdenin önünde bir insan belirdi.

Olduğu gibi kalmazdı hiçbir şey.

Zaman geçti, geçtiği yerleri büyüttü.

Perde büyüdü, insan büyüdü,

Gördüklerine şaşan gözleri büyüdü insanın

Elini keşfe uzattığı her seferinde parmakları kırıldı.

İnsanı görmezden gelenler, ardındaki perdeyi gördü.

“Ben” diyememişti henüz, “Sen kimsin?” diye soranlar oldu.

‘Hayır’ı da bilmezdi insan, perdeden ‘evet’ isteyenler çıktı

Konuşmaya yeltendiğinde kısık sesiyle,

Perdeden gürültüler yükseldi.

Ayağını bastığı yerden merdivenini çaldılar,

Perdenin arkasına attılar.

Ne zaman ayağa kalkmaya cüret etse,

Perdeden çelme takan bacaklar uzadı.

Şaşkın yürürken bir bahçe kenarında,

Gül koklayan bir çocuk gördü.

Nedir, dedi insan, bu duygunun adı?

Çocuk ona sevgiyi anlattı.

Ne zaman ki kalkıştı kendini sevmeye

Perdenin ardından bir anne azarı...

Kaybolmalara yürüyordu insan,

Dedi ki bulmalı bu canın evini.

-Ki insan, ancak kaybolmaya yakın arar kendini.

Rüzgar önünden esti,

Pusulasını perdeye verdi.

Bardak çoktan taşmıştı da

Nihayet orta yerinden çatladı.

İnsan çatlamayı alamet saydı.

Devrile devrile kalktı, bastığı yeri sarstı.

Kimdir, dedi, bu canın düşmanı!

Etrafındakiler arkasını işaret etti.

Bunca zaman ardında duran perdeyi gördü insan.

Bu perde dünyadan ağır, geceden karaydı...

İşte, dediler ona, var olamamanın sebebi,

O yaptı!

İşte yoluna taş koyan, ayağına çelme takan.

Belini büken de odur, kalbini kıran da.

İçindeki tüm öfkenin muhatabı bu perdenin ardında,

Çek de yüzleş onunla.

İntikam ateşiyle tutuşan gözlerini kıstı insan,

Yumruğunu sıktı.

Kalan son gücüyle bir hışım perdeyi çekti:

Yumruğu çözüldü, gözleri açıldı...

Hiç böyle güçsüz, böyle haksız görmemişti kendini;

Perdenin ardından bir ayna çıktı...

 

 

 


İlginizi Çekebilir

Renkli Hayatım

Serpil GÜNDAY

Kokular

Nilüfer GÖĞEBAKAN