Sadeliğin ve Derinliğin Birleştiği Teraziler
Yeryüzünün ahenkli kumaşı.
Gökyüzünü boyayan merhametli sükût.
Altın tepsilerin içinde sunulan acı deneyimler...
Kalbimizi uyandırdığımız vakit, siyah silüetler konforunda boğulacak. Temiz bir ışık kanatlarıyla ayın sıcağını yüzümüze sürerken, bütün renklerin, hazlarımızın bir yansıması olduğunu göreceğiz. Her kalemin aslında bir kaleme hizmet ettiğini ve mevcut vücutların sonsuzluğu ararken acıyla dans ettiğini öğreneceğiz. Sırat köprülerinden düşmeden, hırkalarımızın ceplerinde duymak istediğimiz tek bir sözün mesajı. O, yalnız bir vakte işaret eder. Bilincin uyanışına. Sırların sırrı, kapıların ardındaki hazinelerde değil. Sende, bende, bizde! Bu yosun kokulu hayat mahzeninde, derinlere doğru çıkmaktır asıl uyanış. Sadeliğin ve derinliğin birleştiği yerde, gökkuşağı gibi geçen terazilerin şefkatiyle ve bir miktar realistliğiyle, Tanrı'nın sofrasına kurulan en düzgün düzendir belki de. Bu ahenkli kumaşın sofrasına serilen mevsimler, aynı şeyi işaret etmekte. Geceyle gündüzü yere dökmeyen ışığın yolculuğunu takip etmekte...