Sevgi Sandalı
Bir sal indirilir denizime ip ince, upuzun…
Gündüzleri küçük mü küçük gözler gezinir bahçelerimde,
Koşarım, dallarımdan dökülen yaprakların peşinden.
Sevgi merhem olur yaralarıma sürerim her vakit bir dem.
Kimi düşer ayaklar altına kimi de taşınır yükseklerde,
Kabahatları örter sevgi hem geceleyin hem gündüz.
Ben saklanamam karanlıklara, ben beyazların içindeyim.
Yağmurlar dökülürken bulutlardan,
Ben gök gürültülerini dinlerim.
Her yağmurun sonu güneşli günlerdir eminim.
Sevgi kırılmaz insanı yeniden onarır der durur kalbim,
Ah keşke, diyerek yeniden her gün sevebilsem birilerini derim!
Küçük şeylerin peşine giderek savrulur zavallı yüreğim,
Siz de sevebilseniz; taşı, toprağı, ağacı, çocukları, insanı…
Ah keşke siz de sevebilseniz; hor görülmüş istiridye kabuklarını!
İçindeki inciyi görmeden sevebilseniz…
Dünya kendi karanlığında kaybolmazdı.
Kendi bahçelerinizde açan küçük adamlar,
Küçük kadınlar oluverirdiniz.
Eğer gerçekten sevebilseydiniz,
Gökyüzünü geceleyin yıldızlar gibi aydınlatır,
Gündüzleri kimsenin beyazına yol vermezdiniz.
İşte, o kadar kuvvetli ki “sevgi”denen şey,
Kimin kalbinde misafir olacağını çok iyi biliyor,
Bu yüzden herkesin kalbine sevgi verilmiyor.
Hep çok seviyorum diyor birileri ama…
Rüzgârlar eserken, dalgalarla kesişirken gözlerin,
Fırtınıalarla savrulurken narin yüreğin,
Bulutların sesini süzerken nemin,
Sadece seni sevenler yanında oluyor…
İşte, sevgi bu! Gerisi teferruat…