Sosyal Mesafe
Bugün kendimi şımartma günüm. Haftada bir, dışarı çıkmıyorsam, kendimi bu alışveriş sepetindekilerle oyalıyorum.Bir paket patlamış mısır, bir paket cips, üç bira ve çocukluğumdan beri vazgeçemediğim jelibon .Otuz yedi yaşımda,saçlarıma aklar düşmüşken hâlâ jelibon almaktan biraz utanıyorum, bazen kasiyer kız sanki bana biraz garip bakıyormuş gibi hissettiğimde,
-Bizim haylaz bayılıyor buna, diyorum.
Sık sık almak zorunda kalmamak için en büyük paketlerden alıyorum.Ama olsun bu sayede herkesin bayıldığı reklam filmimle kristal elma ödülünü aldım. Kasa kuyruğunda bekliyorum.Malum sebepten iki metre arayla duruyoruz. Önümdeki hanım yığmış ürünlerini kasiyerin önüne.
- İndirim kartınız var mı?
-Yanımda değil ama telefonumu verebilirim.Beş yüz otuz üç iki yüz kırk altı seksen bir doksan yedi.
On yıl önce tanıştığımızda telefonunu yazmamı istediğinde, onu tavlamak için, aklımda tutabileceğimi söylemiş ve ayrılırken unutmamak için ona sadece çapkınca bir göz kırpmıştım, numarayı kafamda tekrar ederken.
Sesi hiç değişmemiş,hâlâ kulağımdaki gibi saçının rengini değiştirmiş,gözünde güneş gözlüğü yüzünde maske,tanıyamadım,dönse baksa bana o da beni tanıyamaz, kasket, maske.
Yedi sene olmuş görmeyeli,o da yalnız mı hâlâ, nerede oturuyor, kalbim deli gibi çarpmaya başladı, poşetlerini aldı çıktı kapıdan, sepeti oracıkta bırakıp çıktım arkasından. Hızlı adımlarla yürüyordu, kaçırırım korkusuyla ben de hızlandım, zınk diye durdu. Ben daha ne yapacağıma karar veremeden, bir şey unutmuş gibi hızla geriye dönüp yürümeye başladı. Belki maskeden tanımaz diye kaçamak gözlerle baktım,ama gözlüklerinden nereye baktığını anlayamıyordum, tam yanımdan geçecekken beni fark etti. Ben sanki başka bir yere bakıyormuşum gibi yapıp onun bana doğru geldiğini görebiliyordum kalbim yine hızlandı. Poşetleri yere koydu gözlüğünü saçlarına kaldırdı, ben hala başımı çevirmiyordum.
-Orhan?
-Neşe?
-İnanamıyorum hiç değişmemişsin neler yapıyorsun?
-Sen de hiç değişmemişsin, hâlâ çok güzelsin.
Bunca sene sonra talihe bak ne öpebiliyorum ne sarılabiliyorum ne de başımı saçlarına gömüp kokusunu içime çekebiliyorum.
-Nerem güzel ayol, senin gözüne katarakt inmiş baksana kilolarıma.
-Olsun çok yakışmış, iyi misin, neler yapıyorsun?
-Buraya yeni taşındım, küçük bir ev tuttum, eşimden yeni ayrıldım, beş yaşında bir kızım var, ana sınıfına gidiyor.
Boğazıma bir şeyler düğümlendi, hemen konuşma bitsin ve kaçarcasına oradan uzaklaşayım istedim.
-Sen neler yapıyorsun?
-Hiiç aynı işte, aynı reklam şirketinde çalışıyorum, üç senedir burada oturuyorum, benim çocuğum yok.
-Buna şaşırmadım, hep istikrarlı bir adamdın. Peki evlenmedin mi?
-Hayır
-Neden?
-Korktum aynı şeyleri yaşamaktan.
-Mutlu musun?
-Bilmiyorum, emin değilim, sen mutlu musun?
-Kızım beni çok mutlu ediyor ama daha fazlası yok.
Yılların intikamını alır gibi, üç beş cümle beni yalnızlığıma döndürdü.Bu kadar korkmasaydım baba olmaktan belki o kız benim kızım olacaktı.Belki de bu yüzden hala çocuk gibi jelibon sevmem,belki büyümek istemiyorum,bilmiyorum.
-Belki bir kahve içmeye vaktin vardır.
-Bugün olmaz ama yarın uygunsa beş gibi buluşalım.
-Olur yarın ararım.
-Telefonumu vereyim.
-Gerek yok.