Suadiye
Ey onlu yaşlarımın Suadiye’si!
Neredesiniz?
Hangi acımasız el sizi
Bu hale getirdi?
Meltem’de şarkı söyleyen
Ulu çam ağaçları
Kimler sizi kesti böldü kazıdı?
Kelleşmiş kürkü ile tanıdık bir karga:
Sorma dedi
Biz de çok yıprandık
Yersiz yuvasız kaldık.
Ey beyaz pembe köşkler!
Asude güzel evler
Ey köşedeki bakkal, kasap neredesiniz?
Ey Yasemin, hanımeli kokan çardaklar,
Manolyayı mimozalı bahçeler,
Güllü sümbüllü balkonlar
Sizler yoksunuz
Hava toz kokuyor.
Deniz, sahil nerede?
Ufukta belli belirsiz bir mavilik
Sesi soluğu kesilmiş.
Şıpırtısını duyan yok
Uçsuz bucaksız maviliğe
Bakan yok, gören yok.
Ey serin sularına daldığım,
Kıyısında gün batımında
Binbir hayaller kurduğum
Maviliğinde motorların uçtuğu
Kayıkların süzüldüğü denizim nerede?
Şimdi üzerinde arabalar
Otobüs, kamyonlar kovalamaç oynuyor.
Baş döndüren on beş yirmi katlı devler
Siyah, boz, gri fabrika misali
Cansız, zevksiz, insansız pencereler,
Balkonsuz evler.
Sokakları delen buldozerler
Kanalizasyon künkleri
Hayallerimiz darmadağınık
Hava asfalt kokuyor
Ey selamı sabahı kesmiş insanlar...
Ruhsuz şahsiyetsiz yapıların sakinleri
Nasıl da uymuşsunuz bu iklime?
Ellerde karton bardaklar
Acayip havalar
Yâd ellerden aktarılmış kafe kültürü
Sigarayı içmeyip yiyip yutanlar
Ellerinde telefonlar
Boş gözler, boş gönüller
Oraları buraları çengelli kızlar
Kolu bacağı ensesi dövmeli gençler
Dolu kafeler
Ey düzgün suratlı yarına ümitle
Bakan gençler
Neredesiniz?
Kaldınız mı? Göçtünüz mü?
Paranın pul bile olmadığı
Her şeyin alınıp
Satıldığı
21. Yüzyılın bitmekte olan
İlk çeyreğinde
Neredesiniz?