Tarsus
Ülkemizin güneyinde Çukurova bölgesinde, Arapçada soğuk su anlamına gelen, Berdan Çayı'nın kıyısına kurulmuş Mersin ilinin en kalabalık ilçesidir Tarsus. Merkezden 20 km doğuda, uzun zamandan beri il olmayı hak etmiş sabır yüklü bir ilçe, nüfusu 350 bin civarı.
Toros Dağları'nın eteklerinde doğu batı kültürlerinin harmanlandığı, üzerinde birçok medeniyetlere, dinlere tanıklık yapmış geçmişi günümüze taşıyan, sadece Türkiye'nin değil dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biridir.
Mersin girişinden, 2003 yılından beri sergilenen dünyanın en şöhretli Nusret mayın gemisi karşılar sizi. Sonra, limana yakın olduğu için deniz kapısı da denilen, Mısır kraliçesinin Romalı sevgilisi Antonius ile buluşmak üzere Tarsu'a giriş yaptığı için Kleopatra Kapısı olarak da bilinen ana kapıdan geçip şehir merkezine doğru ilerleyebilirsiniz.
Tam meydanda Şahmeran Heykeli bulunur. Bazen ürkütür, bazen acısını yaşatır, bazen de yer altındaki yalnızlığını hissedersiniz. Günümüzde hala Tarsus’ta yaşadığına inanılıyor. İnanışa göre, yılanlar Şahmeranın öldüğünü duydukları zaman ilçeyi basıp insanları yok edeceklerdir. Heykelin etrafındaki satıcılarda şahmeran tablosu bulabilirsiniz, uğur getirdiğine inanılır.
Sokaklarda dolaşırken tarihin ilk dönemlerine uzanan yerleşim yerlerinin hâlen var olması geçmişi ve şimdiyi aynı anda yaşatır. Ruhunuz zamanda özgürce dolaşmaya başlamıştır artık. Pozitif güçlü enerjisi sayesinde algılarınız daha çok açılır, her zerresini yoğun bir şekilde yaşarsınız.
Sokakları açık hava müzesi gibidir. Sık sık kazılar görebilirsiniz. Hatta günümüzde müteahhitler, inşaat firmaları bina yapmaya temkinli yaklaşırlar, çünkü sıradan bir arsada bile temel açıldığında tarihi eserler, kalıntılar çıkabildiğinden inşaat kanunen durdurulup sit alanı ilan edilebilir.
Belki bu sebepten dolayı, zengin kültürün göstergesi olan ünlü Tarsus evleri, orijinal taş, kerpiç ve ahşap malzemeler kullanılan, günümüzde restore edilmiş hâlleriyle daracık, taştan, tarih kokan sokaklarda yaşamaya devam ediyordur.
Önemli tarihi yapılardan biri de Kırk Kaşık Bedesteni. Ramazanoğulları Beyliği tarafından Ulucami'yle beraber yapılan yapı; medrese, aşevi amacıyla kullanılmış, kesme taştan inşa edilerek beş kubbeyle örtülmüştür. Bu bedesten günümüzde çoğunlukla turistik eşyaların satıldığı, çarşı olarak kullanılmaktadır.
Makam-ı Danyal Cami ise Türkiye' deki tek peygamber kabridir. Musevi, Hıristiyan ve Müslümanlar tarafından peygamber olarak kabul edilen Danyal’ın mezarı burada bulunur. Mezarı ve yanı başındaki cami Tarsus'un önemli yapılarından biridir. Yakın geçmişte, caminin altında yeraltı şehri kalıntıları keşfedilmiş ve kazı çalışmaları devam etmektedir.
Şehrin 10 kilometre kuzeyinde, mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir diğer noktası ise Ashab-ı Kehf Mağarası'dır. Nam-ı diğer Yedi Uyurlar Mağarası inancın gücünü hissedebileceğiniz bir yerdir. Mağara üç tünelden oluşur. 70'li yıllarda tünellerde ışıklandırma olmadığı için tünellere girmek tehlikeliydi, içine girip kaybolanların sayısı fazladır. Bu kayboluşların önüne geçmek için "Günahı olanları mağara sıkıştırıp boğar." diye söylenti çıkarmış halk. Bir bakıma önlem alınmış. Günümüzde bile mağaranın gücüne inananlar var. Şu an ışıklandırmalar güzel, gönül rahatlığıyla ziyaret edilebilir.
Gezinin sonunda şelaleye gitmek güzel bir sıralama olur, eğer ki mevsim yazsa. Beş metre yükseklikten sonra dökülen suların oluşturduğu köpük, dağdan inen koyun sürüsünü anımsatır adeta. Güneyin bunaltıcı sıcağında sulara yaklaştığınızda serinliğini sunar, rahatlarsınız.
Kısaca Tarsus; sürekli kesintisiz yaşamın devam ettiği, tarih boyunca kurulduğu ve geliştiği yerde, hiçbir değişime uğramadan varlığını sürdüren, enerjisiyle, zaman kavramının yok oluşuyla çeşitli boyutları yaşatan bir yerleşim yeridir.