Vincent Van Gogh - Yıldızlı Gece
Vincent Van Gogh, 1853 tarihinde, Hollanda da dünyaya geldi. Köy papazı olan babası, onu On iki yaşında komşu köydeki okula gönderdi fakat okulu yarıda bıraktı. On altı yaşındayken, babası Gogh’u Brüksel’deki “Goupil” galerisine resim satış elemanı olarak yerleştirmesine rağmen burada kalamadı ve Londra’ya geçti. Burada kiralık olarak kaldığı evin kızına âşık oldu, ancak teklifi reddedilince ruhsal bunalıma girdi ve Londra’yı da terk etti. Daha sonra Brüksel’e yerleşti ve burada tanıştığı ressam Ridden van Rappart’tan dersler almaya, anatomi ve perspektif öğrenmeye başladı. Kardeşi Theo da maddi açıdan yardımda bulunmaya başlamıştı. Hayatı düzene girmeye başlamışken aşk hayatındaki çalkantılı dönemleri onu psikolojik olarak olumsuz etkiledi ve eski dönemlerine dönmeye başladı. Babası 1885’te ölünce, 1886’da Paris’e gitti ve kardeşi ile yaşamaya başladı.
Sadece hayatının son on yılında resim yapmış olan Van Gogh, bu zaman zarfında 2000 civarında eser üretmiş, yaşarken tek bir resim bile satamamıştır. Gogh’un “Yıldızlı Gece Tablosu”, Lillie P. Bliss Bequest aracılığıyla satın alındı. Ve 1941’den beri New York’taki Modern Sanat Müzesi‘nin (MoMA) kalıcı koleksiyonunun bir parçası oldu. Vincent Willem van Gogh Yıldızlı Gece tablosunu Fransa yakınlarındaki Saint-Paul-de-Mausole’de yaptı ve birkaç ay sonra arkadaşı Gauguin ile yaptığı tartışma sonucu, kendi kulağının bir kısmını bir jiletle kesti. Psikolojisi darmadağın olan Van Gogh, Fransa-Arles yakınlarındaki Saint-Remy akıl hastanesine yatırıldı.
Yıldızlı Gece, dünyanın en ünlü tabloları arasında yer alır. Parlak ve canlı renklere, üç boyutluluk etkisi vermek için impasto tekniği kullanılan bu resim 1889 yılında tamamlanır. Bugün bile sanat dünyasındaki etkisi devam eden Van Gogh’un renkleri, resimlerindeki figürlere verdiği hareket hissi henüz tam olarak anlaşılabilmiş değildir. “Yıldızlı Gece” tablosuyla türbülansı resmettiğini anlatan, hatta sonunda bu resmin üç boyutlu hale gelip hareket ettiğini görebileceğiniz çok başarılı bir çalışmadır. Bu tablo Van Gogh’un doğrudan doğanın betimlenmesinden yola çıkmayan, sanatçının düş gücünden ortaya çıkmış ender birkaç resminden biridir.
Eser, aynı zamanda, dindar bir evde büyümesinden kaynaklanan bir nefes alma isteğini de yansıtmaktadır. Resmi üç parçaya böldüğümüzde gökyüzü ilahidir. İnsan anlayışının ötesinde ve erişemeyeceği yerdedir, gerçek dışı kısmı sembolize eder. Servi ağacı, tepeler ve yerdeki diğer ağaçlara doğru indikçe bükülmeler ve kıvrılmalar gökyüzündeki düzenle uyum sağlayan yumuşak açılara dönüşür. Alta ise köyü anlatır, köyün içinden geçen ağaçların ve kilisenin gökyüzüne uzanışı sayesinde sanatçı sanki Büyük Yaradan’ı köye getirmektedir.
Resimde gök ve yer arasında geniş bir sınır görülüyor. Her şey dairesel hareket halinde, yalnız sarı kısımları ışıkla çevrelenen on bir parlak yıldız değil, koyu mavi gökyüzü de bu harekete katılmıştır. İç içe geçmiş iki sarmal, bulutsu bir şekilde içe doğru hareketlenirken; sağ üstte gerçek ötesi turuncu bir ay, büyük bir güneşle birleşerek onu çevrelemiştir.
Van Gogh yaşadığı gerçeklikten kopmadığını yeryüzünde betimlemiştir. Öndeki manzara, akıl hastanesindeyken etrafını saran unsurlardır. Yıldızlı Gece’de tasvir ettiği kasaba biraz hayal ürünü olsa da kilise kulesi, anavatanı Hollanda’yı akla getiriyor. Van Gogh, genellikle mezarlıklarda bulunan ve yasla ilişkilendirilen, bir servi ağacı resim içeriğine almıştır. Bu ağaç dünyayı ve gökyüzünü birbirine bağlamaya hizmet eder ve bu, sanatçının ölümle ilgili kendi düşüncelerini yansıtır. Yeryüzünde seçtiği ögelerle gökyüzüne karşıt bir durum meydana getirir. Pencerelerdeki dörtgen biçimleriyle küçük sarı ışıklar, yıldızlarla olan karşıtlığa etki yapar. Van Gogh’un gece tutkusu, güçlü gökyüzünün sessiz kasabanın üzerinde oturduğu Yıldızlı Gece’de açıkça görülmektedir. Bu nedenle görünüşe göre Van Gogh, yaşamı ve ölümü parlak yıldızlarla ve huzurlu bir köyle karşılaştırıyor. Doğanın sonsuzluğunu anlatabilme çabasındadır.
Bu renk ustası ve gerçek bir yenilikçi, kusursuz bir yapıt üretmiştir. Ancak çok acı çektiği için bazı resimler onun ruh hâli ve genel olarak kişiliği hakkında çok şey ortaya çıkartır. Van Gogh, yalnızlığının üstesinden gelemeyeceği veya iyileştirilemeyeceği konusunda umutsuzluk içinde 1890 yılında, henüz otuz yedi yaşındayken intihar ederek yaşamına son verdi.