Yarım Asırlık Çıkarsamalar
Bu sayımızda sizlerle, yarım asırlık hayatımda kendi çapımda öğrendiklerimi paylaşmak istiyorum.
Öncelikle duygularınızı tanımaya çalışın ki bazen sadece yaşadığınız duygunun adını koymak ve kabul etmek bile büyük değişimler yaratabiliyor; üzgünüm, kırgınım ya da öfkeliyim gibi. Mesela üzüntü gibi olumsuz duyguları yaşamaya izin vermezsek; neşe, keyif ve coşkuyu da gölgeliyoruz hiç farkında olmadan. Dibine kadar tüm duyguları yaşamaya hepimizin hakkı var, bunu hiç unutmayalım. Genelde çevremiz bize ne diyeceğini ya da nasıl davranacağını bilemediği durumlarda “takma kafanı” diyerek durumu hafife almaya çalışır ama bu hiç iyi gelmez çünkü anlaşılmamış hissederiz.
Bu yüzden çocuk yetiştirirken tavsiyem, onların duygularını ifade etmelerine fırsat verin ve bu durumu destekleyin. Çocuklar her ne yaşarsa yaşasın, bunu ifade etme haklarının olduğunu bilsinler. Bir duygu dibine kadar yaşandığında ardından hediyeleri gelir. Özellikle ben dili’ni öğrenin ve varsa çocuklarınıza da öğretin ki ailede iletişim problemleri daha kolay çözülsün.
Dün bir yerde okudum “Huzursuzluğu kabul edince, huzursuzluk huzura dönüşür; bu teslimiyetin mucizesidir.” diyordu. Gelelim öz-şefkate. Günümüzde en çok ilgimi çeken konuların başında geliyor zira başkalarına şefkat göstermeyi çocukluğumuzdan beri bilirdik ama kimse bize kendimize şefkatle yaklaşmayı öğretmedi şimdiye kadar. Zor anlarımızda kendimizi nezaket ve şefkatle kucaklamak, içimizdeki çocuğu sarıp sarmalamak çok önemli gerçekten de. Kısaca kendimizi sevmeyi öğrenmemiz gerekiyor, kimse bizi bizden çok sevemez. Biz de diğerlerini ancak kendimizi sevdiğimiz kadar sevebiliriz. Egosal bir sevgiden bahsetmediğimi sanırım anlamışsınızdır.
Ben yapmak istemediklerimden yola çıkarak, ne olmak istediğimi buldum. Sizler de ne olmak ya da ne yapmak istediğinizi bulmakta zorlanıyorsanız tersini düşünerek bulabilirsiniz. Ve bir kez karar verdiyseniz, bu kez de ödeyeceğiniz bedellere hazır olun ve asla vazgeçmeyin derim. Yolunuzdan döndürmek isteyen herkes kendi yorumunu yapmakta özgür ama siz de kararlı olduğunuz yolda gitmekte özgürsünüz.
Sonuç odaklı yaşayan biri olarak maalesef biraz geç öğrendim süreç odaklı yaşamanın değerini, siz öyle olmayın. Sonuca takılıp yoldaki güzellikleri es geçmeyin, sürecin keyfini çıkarmaya bakın. Hele de yanınızda sıkı yol arkadaşlarınız varsa, onların da hakkını verin, kıymetini bilin.
Kimseyle kendinizi kıyaslamayın, kıyaslayacaksanız da kendinizin bir önceki versiyonuyla kıyaslayın. Tünelin ucundaki ışığa odaklanın, o ışık her zaman orada, biz onu görsek de göremesek de…
Sevdiğiniz bir hobiniz olsun mutlaka, işinizden artakalan vakitlerinizde size zamanı unutturan, kendinizle baş başa kaldığınız ve keyif aldığınız bir hobi. Zorlandığınız anlarda imdat freni gibi geleceğinden emin olabilirsiniz. Umarım her anın tadına varabildiğiniz bir hayatınız olur, sevgiyle kalın.