Yaşam
Şu bir gerçek ki; yaşadığımız dünyadaki her türlü acı ve bunları çaresizce izlemek bir yana, kişisel hayatlarımızdaki birçok hayal kırıklığı, çözümlenemeyen maddi ve manevi sorunlar sayesinde yarattığımız yanlış ve doğru, kusursuz ve kusurlu, suçluluk duygusu ile pişmanlıkları ortaya koymuş bu yaşamda ilerlemeyi maalesef daha da zorlaştırmışız.
Aslında hepimiz, olağanüstü yolculuğa neşe ve heyecanla başladık. Tek ihtiyacımız olan biraz besin, biraz konfor ve sağlam bir temel. Ancak bunlardan yoksun olduğumuzda veya eksik kaldığımızda, kendimizi eksik hissetmeyi öğreniyoruz. Çevremizden ve kendimizden aldığımız negatif güçlerle sadece başarısızlıklarımızı veya öfkelerimizi görmeye başlıyor ve böylece tüm kazanımlarımızı yok olmaya mahkûm ediyoruz.
Fakat bu dünyadaki tüm yaşamlarımız ne kadar kötü ve berbat olursa olsun, onlar asla kötü ya da iyi değillerdir. Öğrenmek için yaptığımız ki öğrenirken yaralandık, acı çektik, üzüldük, belki de kendimizi aşağıladık. Ancak bu sayede şimdiki kimliklerimizi oluşturan yaşam deneyimlerimizi kazandık. Ayrıca, şimdiye dek hiçbir insan kendisi için yanlış olacağını ya da sonunda başarısızlığa uğrayacağını bilerek deneyimlemeye girmemiştir.
Başarısızlıklarımızda ya da eksik kaldığımıza inandığımız zamanlarda, şunu düşünmeliyiz ki; doğduğumuz günden beri düşüncelerimizin duygusal anlayışına doğru büyük bir serüvene atıldık. Ruhumuz bizi serüvenden serüvene, deneyimden deneyime sürüklüyor sürekli. Çünkü ruhumuz deneyimlemediği şeylere açlık duyar böylece her duygunun anlayışını kazandırır ve bilgelik yolunda bir adım daha ilerletir.