Yaşamak Üstüne

Sanki kaldırmasam perdeleri, açmasam pencereleri, çok özledim, “Nerdesin sevgili güneş?” diye seslenmesem; gelmeyecek güneş. Öyle nazlı, öyle hassas, öyle alıngan ki,

bilmiyor doğanın ona olan açlığını, muhtaçlığını.

Topraktaki tohumun, dallardaki tomurcuğun muhtaçlığını.

Olsun, ben dilsizlere dil olur, çağırırım onu.

Sanki nefes almasam derin derin, çekmesem ciğerlerime toprağın mis kokusunu, yüzüm gülümsemeyle dolmasa; sıkışıp kalacak bir yerlerde oksijen, dolmayacak içimize.

Mis kokulu, sabah çiği kadar taze nefesler bizim olmayacak!

Çıkmasam dışarıya, açmasam kollarımı; kucak açmayacak ağaçlar bize. Unutacaklar yapraklarını takmayı, unutacaklar çiçek vermeyi, tomurcuk vermeyi, unutacaklar ballı yemişler vermeyi. Unutacaklar çocukları sallamayı, dallarına yuva yapan kuşları saklamayı, yuvadaki yavruları büyütmeyi…

Sanki ben gülmesem; güler yüzlü olmayacak aydoğdu çiçekleri, hercai menekşeler, aslanağzılar.

Şarkı söylemesem; ötmeyecek bülbüller.

Dans etmesem, hoplamasam, zıplamasam; sanki hoplamayacak tavşanlar, yerinde sayacak sincaplar, ölü gibi yüzecek o rengarenk şekil şekil balıklar, yunuslar, foklar.

Aşkı bilmesem; birbirini tanımayacak kumrular, ayrı ayrı gezecek her biri bir diğerinden. Belki ne aradıklarını bilmeden dönüp dolaşacaklar.

Çalışmasam; tembellik edecek karıncalar, bal yapmayacak arılar, ceviz dikmeyecek kargalar, sincaplar.

Sohbeti bilmesem hiç, konuşmasam uzun uzun sevdiceğimle; dilsiz kalacak muhabbet kuşları, serçeler, kırlangıçlar.

Kaldırmasam başımı göğe; küsüp gidecek bulutlar, maviler.

Ay küsecek, yıldızlar küsecek. Ben bilmesem yerlerini arayıp bulamayacak hiçbiri durması gereken yeri, dolanması gereken yörüngeyi.

Acıkmasam; unutacak buğday tarlaları başak vermeyi. Susamasam; akmayacak nehirler. Üşümesem; gelmeyecek yaz, ısıtmayacak bizi.

Öpmesem, öpüşmesem, sevişmesem; eşsiz kalacak doğanın her canlısı. Kısır kalacak atlar, aslanlar, zebralar, filler.

Hasret kalacağız bir sıpanın güzel gözlerine, bir civciv sesine, bir kuzu melemesine. Bir bebek gülüşüne.

Uyumasam; unutacak belki göller uyumayı. Ayılar ininden çıkacak, yılanlar kovuğuna girmeyecek, yarasalar tepemizde gezecek belki. Uyumasam; yumurtadaki can, gün saymayıp helak olacak, karındaki bebek anneyi üzecek, güneşle ay gökyüzünü paylaşamayacak. Toprakta tohum, tomurcukta çiçek, uyumayıp isyan edecek.

Unutmasam; unutulmayacak belki de nice ayrılık acısı. Nice aşık belki hala yanıyor olacak aşk ateşinde. Belki Adem'den  beri yaşanan tüm ölümler, Kabil'den  beri işlenen tüm cinayetler, belki bütün kinler, nefretler olanca tazeliğinle hüküm sürüyor olacak.

Unutmasam; belki nice efeye mezar olan dağlar, nice yiğide, nice tazeye mezar olan nehirler, nice ateşe teslim olan ormanlar dostumuz olmayacak.

Nefes almak gibi, doğmak doğurmak gibi, ağlamak gülmek gibi, sevmek sevilmek gibi, unutmak ve unutulmak da gerekiyor yaşamak için.

Herşeye rağmen ne güzelsin YAŞAMAK. 


İlginizi Çekebilir

Salyangoz Ailesi

Hande EFE