Zihin Nerede?
Bjorne Hansen’ın hayatının etkisi zihnimde yaşamaya devam ederken yürüyorduk. Esner gibi göğe uzanan, şişman gövdeli, oldukça şişman, sanki tüm adanın geçmişini yüreğinde taşır gibi yükselen ağaçların, komşu dallarla kucaklaştıklarını zorlukla görebileceğim kadar karanlık bir gecede, ihtişamlı, ruhunu kaybetmiş mahzun köşkleri geçe geçe.
At kokularının, meltem esintisiyle yumuşayıp burnumuza bıraktığı tanımsız koku da her yanımızdan sarmalamıştı. Uzun arkadaş, yerde geçmişini arar gibi yürüyordu, merakla. Ya da gölgesiyle yüzleşiyordu. O kadar dalgındı ki! Korktuğumu anlaması gibi bir şansım olmadığını anlamak, koskoca adada yapayalnız olduğumu hissettiriyordu… Korkum uzanarak ağaçlardan yardım dileniyordu sanki! Adımlarımız tik tak tik tak sesleri ile mıh gibi yeni yollar açıyordu beynimde, diyardan diyara savuruyordu zihnimi. Bjorne! Ah! Kendimi de sorgulamama alan açmıştı. Tesadüfi mi prefrontal korteksim sayesinde mi buradayım?
Uzun arkadaş ve gölgelerimiz, heybetliyiz bir yandan. Ayaklarım adada görevini icra ederken zihnim Podcast röportajına gitti birden. Bjorn Hansen’ın tam tersi bir kişi olan başarılı Türk Gazeteci'ye. Türk kadın gazeteci, mezun olduktan sonra dünyaca ünlü bir haber kanalına bizzat başvuru yapmış ve kabul edilmiş. Yirmi iki yıldır da başarılı bir şekilde dünya siyasetçilerini haber yapıyor. Hala yürüyoruz!.. Ve sorulan soru “dalgalanıyor zihnimde.” Amerikan başkanlarının farkı ne? Gerçekten olağanüstü insanlar mı? Çok mu zekiler? Nedir sırları?
Türk kadın gazetecinin cevabı şöyle idi: “İyi eğitimliler, entelektüeller, farklı sosyoekonomik ortamlardan geldiler. Ancak bunların ötesinde en önemli ortak paydaları çok çalışmak. Yani siyasi duruşlarını planlayıp plan üzerinde, etrafında ama hep ilerliyorlar. Yirmi yıl sonra bulundukları kurumla bütünleşip refleksleri, duruşları ve konuşmaları ile nasıl evrildiklerine şahit oluyoruz. Sonuç olarak sokaktaki insan belki onlardan daha zeki ama yirmi yıllarını siyasete adamamışlar. Fark bu, başka meslekler için de uygulanabilir bir duruş.
Kararlarını nasıl veriyorlar?
Mesela Trump’ın bir anda karar vermesi, hızlı karar verdi gibi algılanıyor. Ancak Trump kampanya döneminde vadettiği, planladığı, düşündüğü konular ile ilgili karar veriyor aslında.
Yani tesadüf değil.
Zihnim hemen Bjorn’e geçiyor.
Dag Solstad’ın kahramanı Norveç’in saygın bürokratı Bjorn, elli yaşına geldiğinde korkunç bir gerçekle yüzleşmiş. Önemli kararlarını tesadüfler vermiş. Aşık olduğu kadın uğruna taşra kentine gelmiş, ailesini terk etmiş. Boş zamanlarında tiyatro ile ilgilenen örnek vatandaş rolüne bürünürken de talihinin itaatkâr kölesi olmuş. Ve hayatını değiştirmek, dünyadan intikamını almak için çılgınca bir plan hazırlamış. Kendisi dışında arkadaşı ve doktoru da dâhil ettiği plan işe yaramış ve sigortadan para dahi kazanmış. Sağlıklı olduğu hâlde tekerlekli sandalye ile yaşamını sürdüren, felçli bir hasta rolü. Ne de olsa tesadüfi değildi artık.
İskelenin çok uzağındaki evimize varmak üzereyiz, lakin…
Düşünmek ister misiniz? Trump’ın kararlarını tesadüflerin verdiğini? Bjorn’un da kendi kararlarını?