Memuriyet hayatında her gün, ilk günkü heyecanını yaşayan kaç kişi kaldı bu hayatta, saf ve temiz ruhlu Muhsin’den başka.
Siyah renkteki kravatını özenle düzeltti. Ev arkadaşı Ahmet’e hiç kıyamazdı da. Dışarıdan görenler hizmetlisi sanırdı. Halsizliği dibe vurunca işe gidemedi Ahmet. Evde dinleneceğini söyledi. Muhsin arkadaşına bağışıklık sistemini güçlendirmesi için yeni düzenlemiş olduğu ilaç kutusundan vitamin verdi. Ve çayından son yudumu alıp ayakkabılarını giydi. Yola koyuldu.
Belediye binasına ulaşınca herkese ayrı ayrı günaydın diyerek masasına vardı. Büyük titizlikle çalışmaya başladı. Bir buçuk saat sonra iki tane polis ellerinde kelepçe ile birlikte belediyenin kapısından girdiler ve “Mesut Tokyomaz kim?” Diye sordular. Mesut heyecanla ve şapşal bir suratla “Benim.” dedi. Polisler: “Kasten adam öldürme şüphesi ile sizi tutukluyoruz.” dediler ve nezarete attılar.
Bir gece boyunca hiçbir şey anlamadan soğuk demir parmaklıklar içinde kaldı bizim Muhsin. Kendisine zorunlu olarak atanan avukattan öğrendiği üzere arkadaşı Ahmet’i kasten öldürmekten suçlanıyordu. Muhsin hiçbir anlam veremiyordu. “Ben işteydim.” diyordu ama derdini anlatamıyordu. Biricik arkadaşına ne olmuştu?
Ahmet komadan uyandıktan sonra midesinin yıkandığını öğrendi. Kalp ilacı içerek intihara mı teşebbüs etmişti. Gerçek anlaşılamadı. Muhsin ilaç kutusunu yeni düzenlemişti. Memleketten gelen babası kalp ilacını unutmuştu. Vitamine benzeyen kalp ilacı tabletini vitamin kutusuna koymuştu. Bizim aklı bir karış havada Muhsin, arkadaşına babasının ilacını vermişti. Bu durumun anlaşılması aylarca sürdü…