Ben’i Bırakmak

 

Ben dediğimiz kimdir? Bir bebek düşünelim Dünya’ya gözlerini yeni açmış. Henüz toplumsal bilgilerle kirletilmemiş, zihni ve kalbi tertemiz. Sahi bu bebeğin içinde hangi hisler var?

Biraz büyüsün bu bebek ve yürümeye başlasın, hala kirlenmemiş neyse ki! İzleyin onu ne yapıyor? Canı ne isterse onu! Peki bu isteklerini gerçekleştirmeden önce; yapabilir miyim acaba, ben buna değer miyim, başkası bunu daha iyi yapıyor gibi sorularla zihnini doldurarak aklına koyduğu şeyi yapmaktan vazgeçiyor mu? Asla!

Çocuk bakar, görür ve yapar; oynar ve eğlenir. Düştüyse ağlar ve kalkar; acıktıysa söyler, uykusu geldiyse uyur, çişi geldiyse yapıverir oracıkta!

Büyüdükçe neler değişiyor ve bu ne istersek yapma özgürlüğünden uzaklaşıp tutsak yetişkin bireyler haline mi geliyoruz dersiniz? Küçüklükten itibaren kurallar, yasaklar, günahlar, ahlaki değerler, bunlar şunlar derken bize ait olmayan kulaktan dolma nesilden nesile aktarılan bir bilgi kirliliği ile büyüyoruz. Büyüdükçe mutsuzluklarımız artıyor, elde ettiklerimizden zevk alamaz oluyoruz. Oysa bir küçük oyuncakla en büyük mutluluğu yaşardık zamanında. Peki ne oldu da bu mutsuzluk baş gösterdi. “Ben” dediğimizin mutsuzluk sebebi ne idi?

En başa dönelim. Anadan üryan doğduk. Zihin boş, kalpte sadece sevgi var. Bitti. Ne kural ne yasak, nefes al ve yaşa! Ben bu ise bizim ben dediğimiz beni aşalı çok olmuş… Atalarımızın hisleriyle, korkularıyla, yasaklarıyla, üzüntüleriyle yığıla yığıla asırlardır biriken yükleri dizmişiz çocuklarımıza; dizmişler bize… Bul bunun içinden kendini bulabilirsen, hangisi bana ait hangisi büyük büyük dedeme!

Çok basit aslında dön tekrar başa “sen, boşluk ve sevgi”. Bitti.

Dön özüne, dön sevgiye, içinde başka hiç bir şey kalmayana dek temizle kendini, temizle yüreğini… Sev kendini, sev insanları, sev hayvanları, sev doğayı, evreni… Sevdikçe bir ol onlarla, kavuşun birbirinizle tadın birliği ve huzuru. İkilik aslında hiç olmadı, onu yaratan insandı. Kaldır insandan öğrendiklerini aradan, kal sen yaradanla. Onun sevgisiyle geldin dünyaya ve yaşarken gördün ki insan bir tek kendinden vazgeçemez bu hayatta. O zaman zaten birsin sen onunla. Yaşıyorsan aldığın nefes onun, gördüğün göz onun, gör artık kendini, hisset nefesini. O diyip durduğun aslında yanı başında. Döndür gözü içeri, çıkar içeriyi dışarı. Kurtul dışardan gelenlerden, hatırla özünde olanı. O sensin, sen ise o.


İlginizi Çekebilir

Yaşasın Cumhuriyet

Işın GÜVEL

Cennetten Kovulan

Armağan CENGİZ

An-be-an’ın Estetiği

Ayşenur KARABACAK