Deva Dertolur
Hiç istemediğiniz bir yere istediğiniz bir şey için gittiniz mi? Ben şimdi gidiyorum.
Saat ikiyi çeyrek geçe Dertsiz sokağının parke kaplı kaldırımından aşağıya sağlı sollu sıralanan dükkânlara baka baka yürüyorum. Kafa doktorum pardon psikolog Deva Dertolur’un muayenehanesi sokağın sonundaki üç katlı yeşil apartmanın giriş katında. Dr. Deva seanslarla ilerleme kat ettiğimizi söyledi. Hâlbuki ben iyiyim zaten, başka bir şey için gidiyorum, haberi yok, bırakalım öyle sansın.
Birazdan sekreteri Safiye, ben ona Safiyane diyorum, kapıyı güler yüzle açıp beni içeri buyur edecek. Sanki bana içten gülümsemediğini bilmiyormuşum gibi. Ben de içeri girer girmez sevdiğim tekli mavi koltuğumun ama bildiğiniz mavi değil, deli maviyi boş bulunca rahatlayacağım. O benim sihirli koltuğum, kimsenin oturmasına izin vermem. Odada deli mavimin karşısında açık bej ikili kanepe ve camın önünde çiçek desenli tekli bir koltuk daha var, onlara oturmak istemem. Ayrıca odada hoşuma giden bir kaç obje de var. Bir tanesi halatı sımsıkı tutmuş çekmeye çalışan bir çift el, diğeri ise ahşaptan birbirlerinin kalplerine parmak uçları ile dokunan bir kadın ve erkek.
Saat ikiyi yirmi beş geçe kapıyı çalınca Safiyane gülümseyerek beni karşıladı. İçeri girer girmez kalakaldım. Bekleme odası kalabalıktı. Kanepede bir kadın ve erkek oturuyordu, bana ne orası serbest, otursunlar. Ama benim koltuğumda biri oturuyor, çok sinirlendim. Koltuğa doğru ilerleyip başına dikildim, geldiğimi duymadı herhalde, kafasını kaldırıp yüzüme de bakmadı. Baksa nasıl görecek ki uzun siyah saçları yüzünü kaplamış öne eğilmiş sürekli sallanıyor. Bol siyah kapüşonlu sweetshirt var üzerinde, ellerini de ceplerine sokmuş, altında gri bir eşofman kadın mı erkek mi bir türlü çözemedim. Çıldıracağım, kimse kim bana ne benim yerime oturmuş ama kalkacak.
- Şişşşşt, şişşşşt sana diyorum. Orası benim yerim, sen öbür taraftaki koltuğa geç.
Bir an sallanması durunca beni duyduğunu anladım, korktum da deliler geliyor ya buraya belli mi olur. Ne yapacağını merakla beklerken kalktı, camın önündeki koltuğa gitti ve oturur oturmaz tekrar sallanmaya başladı. Bunun sıkıntısı büyük yazık.
İşte niye Safiyane diyorum biliyor musunuz? Bak adını bilmediğim sallanan koltuğun pardon hastanın ihtiyacı gelmiş göstersene lavaboyu, illa benim mi söylemem lazım. Bir şey değil, beş dakika daha devam ederse ben de başlayacağım sallanmaya. Safiyane’de tık yok, onun da durumu pek parlak değil. Doktor Hanıma söyleyeceğim bugün buna da bir el atsın hayrına. Neyse nihayet deli mavime kavuştum, rahat bir nefes aldım.
Bugün herkeste bir tuhaflık var gibi. Karşımda oturan çifte baktım. Bunları geçen hafta da görmüştüm. Kafalarına çiçekler takılıydı, gülmemek için zor tutmuştum kendimi. Bugün de kafalarına kabloları bağlayıp gelmişler. Kadındaki kablolar adamdan fazla bir de hep sarıp sarmalamış onları nasıl yaptıysa. Hiç insan kafasına kablo takıp gelir mi psikoloğa? Maazallah seni hemen deli diye teşhis ederler. “Kapıldık gidiyorum bahtımın yıldızına” şarkısını söyleyeyim ben en iyisi, bunları görünce birden aklıma geldi. Bak gördün mü deli deliyi görünce kaçar derler, bunlar birbirini bulmuşlar. Merak ettim şimdi, haftaya nasıl gelirler? Belki anten takarlar, belli mi olur. Yan taraftan pat pat diye ses gelince neredeyse yerimden fırladım. Kablolu adamla kadına takılınca sallanan koltuğu unutmuştum, şimdi salınmayı bırakıp ayaklarını yere vurmaya başladı. Safiyane, doktora haber versene. Yok, o da alışmış. Anladınız siz de değil mi buraya gelen tek akıllı benim. Doktor para kazanıyor ben de... Doktor Deva’nın, kapısı açıldı gülümseyerek bana doğru geliyor.
- Merhaba Numune, hoş geldin. Nasılsın?
- Ben iyiyim de siz bugün yoğunsunuz galiba. Beklerim, acelem yok. Siz, bu kablolular ve sallanan koltukla ilgilenin, durumları acil gibi.
- Numune’ciğim bugün sadece seninle randevum var. Anlaşılan yine bizim tablo ve biblolar ile sohbete dalmışsın. Hadi odama geçelim de anlat bana neler konuştunuz.
Vah vah, doktoru da kaybettik!
- Tamam doktorcuğum, arkadaşlarla vedalaşayım, hemen geliyorum.
- Arkadaşlar gördünüz mü yaptığınızı? Sayenizde Dr. Deva Dertolur’a dert olduk. Sizi görmüyor, duymuyor, olacak iş mi? Neyse yazık üzülmesin, ben gidip biraz onunla dertleşeyim. Haftaya görüşürüz tamam mı?