Düşünen Adam
Düşünen bir adam var içimde. Öyle ki her şeyi, herkesi, geçmişi, geleceği, pişmanlıkları, hataları düşünen biri. Hayli ağır, hammaddesi tunçtan yapılmış etrafı bronzla kaplanmış. Onu yerinden kaldırmak o kadar zor ki… Bir şeyler yapmam lazım, çünkü hayatıma çok müdahale ediyor. Bu adamı yavaş yavaş yontup hayatımdan çıkarayım. Sonuçta o, buraya bir günde gelmedi ki. Onu bu kadar görkemli ve heybetli yapan da benim. İçimde düşünüp duruyordu sadece alçının üstünü tunçla sıvamıştım zaten ne gerek vardı ki bronza filan. Önce üzerindeki bronz kısmı törpülemeliyim ardından tunç kısmına geçip yavaş yavaş kırmak suretiyle parçalar haline getirmeliyim. En zoru ise enkazı kaldırmak, peyderpey molozları taşıyıp içimden çıkarmalıyım. Evet evet, aynen bu şekilde yavaş yavaş yok etmeliyim onu. Yoksa beni esir alacak.
Hadi başlayayım o vakit. Ama bugün çok yoğun bir gündü, tüm enerjimi işe ve çevremdekilere verdim, hiç iyi hissetmiyorum. Yarın başlamalıyım. Yarın olmaz, akşam mesaiye kalmalıyım, yetiştirmem gereken işler var onları halledeyim ki kafam rahat etsin. Tamam sonraki gün başlarım. Olmaz, yine olmaz. Arkadaşıma bana yardım ettiği için kendisine verilmiş bir yemek sözüm var. Kebap yiyeceğiz. Yeni açılmış bir yermiş. Ardından birer künefe gömeriz. Bu kadar yemeğin ardından muhtemelen ağırlaşmış olurum, uykum gelir. Yok bugün de olmaz. Hem bu heykeli yontmak için alelade bir gün seçmemeliyim enerjim de yerinde olmalı. Çünkü hayatımda yeni bir başlangıcın ilk adımı olacak, bu yüzden çok özel bir gün olmalı. Mümkünse hava güneşli olmalı, böyle günlerde motivasyonum artar. Karnım aç olmamalı, açken dikkatimi veremem. Tıka basa tok da olmamalıyım, rehavet çöker iradem yavaşlar. Hava ne çok sıcak ne çok soğuk olmalı, terlemeyeceğim gibi üşümemeliyim de…
Ben en iyisi hafta sonu sabahtan başlayayım kırma işine. Hem günün en verimli saatleri gücüm kuvvetim de yerinde olur: Hava ayrıca güneşli gösteriyordu. Bu sefer de hafta sonu mesaisi. Yılın son günleri ve işler asla bitmek bilmez. Ardından kuzen düğünü için kıyafet bakmam lazım. Bitmeyen kuzen düğünleri…
Pazar. Pazar en iyisi diyeceğim ama… Aileyle birlikte geçirdiğimiz tek zaman dilimi pazar kahvaltısı. Ayrıca evi otel gibi kullanıyorum. Biraz da temizlik yapmalıyım. Evdekilere haftalar öncesinde verdiğim balık sözüm var önce balık pazarına gideyim. Şimdi bir de kuyruk vardır bizimkiler balık istiyorlar ama evde pişmesin istiyorlar, kokuyormuş, günlerce geçmiyormuş. Pazar da yalan oldu. Ya da dur, dur. Ben olmadı bir gün izin alayım, hem ilk başlangıç önemli onu doğru zamanda yaparsam devamı gelir zaten. Ama olmaz yine zamanaşımı dönemi işler çok fena, izin alamam.
Yazık oldu bana tam Oblomovluk raddeye gelmişim demek ki. Ama ben, görüyorsunuz ki onu -içimde düşünüp duran adamı- kırmak için sürekli düşünüp plan yapıyorum. Ama işte, işte… Bırakmıyorlar ki içimdeki taşı da kırayım.