Haydan Huya
Hiçlikten büyük bir patlamayla oluşan Matrix'in içinde 40 yaşında uyandığınızı düşünün.
Bu yaşa kadar feleğin sillesinden geçmiş, birçok acılar çekmiş, ihanete uğramış, gençliğinizde idealleriniz için yapmış olduğunuz toy aşırılıklardan arınmış, büyük olasılıkla hayallerinizi tüketmiş veya rafa kaldırmış, tamamen para hırsı ve rahat yaşam endeksine bağlı ideal bir kimlik oluşturmuş olurdunuz.
Bunların hiç birini yaşamamış olsanız dahi toplum ve medya ideal kimliğinizi virüs gibi bulaştırmış olurdu.Bu kimlikle beraber güçlü bir de ego sahibi olurdunuz ve egonuz kafanızın içinde sürekli onu yap,bunu yapma gibi doğru ve yanlışlarınızı belirlerdi.
Uyanışınızla birlikte yaşadığınız farkındalık sizin ölümsüz bir ruhunuz olduğunu söylese ve bu ruhun, öncesini hatırlayamadığı saf bir bilinçle, daha önce belirlenmiş kaderle, kısa ömürlü bir bedende buluştuğunu bu deneysel dünya tiyatrosunun içinde…Bunu anladığınızda kafanızın içinde sizi yöneten egonuzu susturabildiğinizi ve sol beyninize yüklendiğinizi düşünün.Bu durumun sizi araştırmaya ve sürekli sorular sormaya ittiğini…Ve bunun neticesinde şirin gözüken oluşturmuş olduğunuz ideal kimliğinizden, içinizden geldiği gibi davrandığınız gerçek kimliğine erişebildiğinizi.
Gerçek kimliğinizde sanatla uğraşıyorsanız veya dünyaya kendi bakış açınızı kabul ettirebilirseniz önemli bir misyon yüklenmiş olursunuz kuşkusuz.Bunu başaramazsanız da deli muamelesi görürsünüz.
Bir adım daha ileri gidebildiğinizde ve gerçek kimlikten ruhunuzun sahip olduğu saf kimliğine erişebildiğinizde ise aşkı bulursunuz.Dünyadan daha büyük bir bütünün parçası olduğuna inanırsınız ve HU’ya erişirsiniz.Bu bilinç düzeyi size her ne kadar alışagelmiş günlük yaşantınızı önemsizleştirse ve içinizde bulunan aşk size farklı boyutların kapılarını açsa da dengeyi kuramadığınız takdirde büyük sorunlar oluşturacaktır.
Bu durumda ya mavi hapı alıp ideal kimliğinize dönebilir, neye isterseniz ona inanabilirsiniz ya da kırmızı hapı seçip tavşan deliğinin peşinden gidebilirsiniz.