"Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa şimdi en güzel şiir barıştır.'' diyen sevgili Yaşar Kemal'in sözleriyle selamlıyorum sizleri. İnsan diyorum ne tuhaf… O kadar kolay yaşama imkanı varken nasıl zorlaştırıyor hayatı kendine. Bu ağaçlar bu gökyüzü bu evren hepimize yetebilecekken kavga etmek niye? Bir türlü anlamıyorum nedenini ama anlamaya çalışmaktan da alıkoyamıyorum kendimi.
Her şeyden habersiz dünyaya gelen masum bir yavru doğduğu coğrafyanın fikirlerinin kölesi oluyor. Bir zaman sonra kendini bırakmak istese de hayatın akışına, dayatmalar bırakmıyor yakasını. Komşu mahalleye top oynamaya gidemiyor mesela. Kavgalılar çünkü o mahalleyle. Çocuk masumiyeti, oyun aşkı, yeni aldığı topu arkadaşlarına göstermek istemesi bir anlam ifade etmiyor. Hiç anlamıyor büyüklerin serçe parmaklarıyla küstükleri gibi işaret parmaklarıyla neden hemencecik barışmadıklarını. Ama elinden de bir şey gelmiyor ne yazık ki.
Büyüdükçe çoğalıyor sınırlar. Daha keskin çekiliyor setler. Onlar ve biz kavramları gitgide somutlaşıyor zihninde ve farkında olmadan benimsiyor da bu durumu. Karşı mahalleliyle dargın olmaktan çok daha ciddileşiyor konu. Üzerine kafa yormak gerekiyor. Dinlemek pek mühim değil. Ama anlatmak anlaşılmak çok önemli meseleler. Çünkü artık bir davası var insanın. Hayatında hiç mahkeme salonu görmeden davacı oluyor. Bir yolu oluyor. Yoldaşları oluyor. Ve her nasılsa bu yolda kırıp dökmek de ezip geçmek de mubah. Zihnindeki kavramlar gittikçe daha da belirginleşiyor. Biz ve onlardan, biz ve ötekilere dönüyor. Ve ötekilerin adını dahi duymaya tahammül edemiyor. Davası kavgası oluyor artık. Fakat ne yazık ki geçerken fark etmiyor anı. Fark edemiyor. Ötekileştirmeye çalışırken birilerini, kendine öteki oluyor. Hırsı esir alıyor aklını ve sorgusuz sualsiz nefret doluyor. O akıl geldiğinde ise başa, geç oluyor, yok oluyor. Hikâyenin sonunda davacı da davalı da göçüyor bu dünyadan. Kimi toprağın altına giriyor. Kimininse külleri okyanus diplerinde yer buluyor kendine...
Yeryüzü birbirini anlayamayan davalılar ve davacılarla dolu... İstisnalar da var elbette. Ama kaideleri bozacak kadar değil ne yazık ki.
edemeyeceğimiz ortak bir paydada birlikteyiz. İnsanız hepimiz. Kavganın savaşın fani olduğunu baki olanınsa bir çift gülen göz iki hoş sohbet olduğunu bize öğretecek kadar tekerrür etmedi mi tarih? Bence etti. Sizin de bana katıldığınızı duyar gibiyim. Öyleyse şimdi bize gereken barıştır. Paylaşmaktır. Mevlana’nın ne olursan ol yine gel sözüne ortak olmaktır. Ne olursa olsun gelene kucak açmaktır. Mahşerden önce buluşmaktır yazarın en güzel şiir dediği yerde...