Belki Az Belki Çok

Tarih 8 Mart 2001, saat 14:23. Kalbimin ağırlaştığını hissediyorum bir çıkmazın içinde. Ağırlıkla birlikte açlık hissedince mutfağa yöneldim. Ellerimle tezgâha sıkıca dayandım.  Kalbim iyice ağırlaştı. Sonunda dayanamayıp tezgâha tutunup çöktüm ve ağlamaya başladım. Ağzımda bir parça ekmek ve iki dilim peynir… Boğazım düğümlendi, yutkunamadım. Hani ait hissedememek var ya! İliklerime kadar işledi. Boğazımı doldurdu, boğuluyordum. Ve kimse beni duymuyordu. Sorunları tek başıma halletmek gücümü azaltmıştı. Ve en dayandığım şeylere bile tahammülüm kalmamıştı. İçimde bıkmış, tükenmiş son oksijen. Son direniş… Dışarıdaki sesler kesilmeye başladı ya da ben duymuyordum. Beynim donuk, yalnızca yüzümde soğuyan gözyaşlarımı hissediyordum. Bu ev benim değildi. Buraya ait değildim. Duvarlarına bir şey asamadığım bu yer, bana sadece bir oteli hatırlatıyor. Ev dediğin güzel duyguları topladığın bir yer olmalı. Ev dediğin mutfağında bir şey yerken rahat olmalı. Balkonu kalabalık olmamalı. Ne yapacağına başkası karar vermemeli! Benim henüz böyle bir evim yok. Fakat inşasını kendim yaptığım, bulunduğum yerden biraz kaçabildiğim kafamın içi var. İstediğim gibi dağıtıp istediğim gibi topluyorum. Hürriyetim, kendi mekânıma dönüşene kadar. Belki az, belki çok… Bu oteldeyim. 


İlginizi Çekebilir

Bilmece

Banu YILMAZ

Cumhuriyet 100 Yaşında

Gülcan KORKMAZ

Umuda Dair

Dilek ERDEMİR