İyi Olmak Zorunda Mıyız

Herkesin bir iyilik anlayışı vardır sanıyorum. Belirli kriterler belirlemişizdir. Bazen ilk bakışta damgalarız birini ki bu önyargıdır, hükmü verir kalemini kırar ya da hayatımızda bir yere oturturuz. İşte bu iyilik nedir, biraz irdeleyelim. Temiz ve saf bir ruhla dünyaya adım attığımız bir gerçektir. Her insanın yavrusu pirüpak bir melek gibi dünyaya gelir. Neden hep çocukluğumuzu özleriz? Çünkü kaybettiğimiz saflığın hepimiz farkındayızdır. 

Bir bebek dünyaya gözlerini açar ve bir süre sonra dünyaya ayak uydurmaya başlar. Önce emekler sonra yürür, önce agular sonra konuşmaya başlar. Diğer insanları tanıdıkça da kirlenir ne yazık ki. Biz büyüdük ve kirlendi dünya hesabı. Tanıdığı herkesin bir saçma özelliğini keşfeder, bazılarını alır kendine uygular falan. Bir insan iyi olmak zorunda mıdır derseniz. Zorunda değildir derim. Çünkü kusursuz değildir kimse. Nereden bakarsan oradan görürsün. Bir aslanın gün boyu yiyecek aradığına şahit olsanız, aslana hak verirsiniz. Ceylanın gün içinde nelere göğüs gerdiğini görseniz, ceylana hak verirsiniz. Bakış açılarına göre iyilik ve kötülük vardır. Nefret ettiğiniz birisi ölse, belki havalara uçmazsınız, ama sonuç olarak rahatlarsınız içten içe. Bunun tersi de karşı taraf için geçerlidir. Yani rahatladığınız için sizi kötü bir insan olarak kodlayabilirler.

Özgür iradeye ne kadar hükmedebiliyorsan o kadar temiz kalabiliyorsun. Yoksa hepimizin içinde Jack Torrence var elbette. En özenilesi iyi bir karakter olma potansiyelimiz de var, Hitler'den de kötü olma potansiyelimiz de. Günümüz şartlarında şeytanlıklarla karşılaşa karşılaşa biz de şeytanlaşıyoruz. Bu kabul edilebilir bir durum olmalı. Hiçbir şey yapmazsak içimizden küfür etmiyor muyuz? 

Ayrı bir parantez açmak gerek. O da gücün iyilik ve kötülükle doğrudan ilişkisi. Kendi bakış açıma göre, bir insan gücü eline aldığında dönüşüm geçirmiyorsa, o insanın içindeki iyilik, kötülükten fazladır. İnsan gücü eline aldığında her şey belli olur zira. Birini yok edecek güce sahipken onu kullanmıyorsan "işte bu" diyebiliriz. Ama insan gücü alınca değişir çoğunlukla, karşısında duranları siler süpürür. Herkese güç verip bunu test edemeyeceğimize göre, teori olarak kalıyor bu fikir.

Ama şu bir gerçek ki maddi gücümüz yokken, beş parasız sokaklarda gezinirken dünyanın en iyi insanı olmuyor muyuz? Selam alıp, selam veriyoruz, gülümsüyoruz, yardım ediyoruz, yer veriyoruz vs. Bunun sebebi yokluğun kaybettirecek bir lüks olmaması. Nefes almanın ve yalnız kalmamanın yettiği dönemler. Yokluktaysan hayatında kibir de yoktur. Kibir insanı kötüye dönüştüren en olumsuz duygulardan biridir. Varlıkta bu kibri yönetmek de açıkçası bir elle fil kaldırmak kadar güçtür. İster istemez sınıflar oluşturuyor insan beyni. Sınıflıyor, ayrıştırıyor, Tanrı kompleksine sahip oluyor.

İnsan iyi olmak zorunda değil o yüzden. Aslında kötü olmak zorunda da değil. Nehir nereye doğru akıyorsa o yöne savruluyorsun. Para ve gücü amaçlıyorsan, bunlar için birilerini basamak yapıp üstüne basmak zorundasın. Bazen yaşamak için bile bir seçim yapmak zorundasın. Seni seven bir dostunu mu kurtaracaksın, tanımadığın birini mi? İkisini kurtarma şansın hiçbir zaman olmuyor. İşte o seçimler seni kimine göre kötü, kimine göre iyi bir insan yapıyor. 

Son söz olarak toparlarsak. Herkesin bastırdığı bir potansiyeli var, özellikle kötü özelliklerini bastırıyor insan. Bu bastırılmış duygular bir seviyeyi bekliyor açığa çıkmak için. Dediğim gibi dar gelirli bir insan aslında öyle olmadığı halde iyi insanı oynuyor. Korkak ya da zayıf bir insan gücü bekliyor, aslını ortaya çıkarabilmek için. Güce kim ulaşırsa bunu menfaati uğruna uyguluyor. Sınırlı bir azınlık dışında, emellerine ulaşan birinin iyi kalabileceğini düşünmüyorum. Herkes filmlerdeki kötü adam olmak için can atacaktır.

İyi biri olmak kişisel ve evrensel bakış olarak ikiye ayrılır. İkisinin yekvücut olduğu bir insan olmak...

İmkânsız gibi bir şey.

 

 


İlginizi Çekebilir

Arya ve Trilye

Arzu AYMAN

Öfff!

Nilüfer GÖĞEAKAN

Savunma

Zeynep ÇALKAN